16 Kasım 2009 Pazartesi

Robert ile Yine Çok İçten Bir Söyleşi


Tüm bu medya çılgınlığı ile nasıl başa çıkıyorsun? Henüz ölmemiş olmana rağmen hayat hikayen hakkında kitaplar bile yazıldı.
RP: Evet gördüğüm kadarı ile 7 tane biyografim yayınlanmış, ve hepsi 20 yaşımdan sonrasını anlatıyor. Ben bu durumla olabildiğince iyi başa çıktığımı düşünüyorum. Geçen yıl hiç ara vermeksizin çalıştım bu yüzden en büyük Alacakaranlık çılgınlığını atlattım. Hayatım ve Alacakaranlık iki ayrı şey.
Ünlü olmak bir yaşam tarzı, ama ben bu ünlüler dünyasında sadece bir fetusum. Şu an başlangıca göre daha iyiyim, ama sanırım hayatımın kalanında evimin etrafında sürekli insanlar dolaşıyor olursa bundan nefret edebilirim. Neden insanlar bu onlara neye mal olursa olsun, benim bir fotoğrafımı çekmek istiyor? Bunu anlamıyorum. Ben kendimin sıkıcı olduğunu düşünüyorum.
İlk filmi çekmek ile Yeni Ay’ı çekmek arasındaki fark nedir?
RP: Çok farklılar. İlk filmde üzerimizde pek çok baskı vardı. Stüdyo devam edecek bir seri yapmak istiyordu, çünkü zaten işe üç film olacak diye başlanmıştı. Patronlar filmin mümkün olduğunca geniş kitleleri etkilemesini istiyordu. Yönetmen Catherine Hardwicke pek çok film çekmişti ve pek çok enerk-jisi vardı. Kristen ve benim karakterlerimiz hakkında kendi görüşlerimiz vardı ve her ikimizde bu konuda dik kafalıydık.
Ama ilk filmin büyük başarısı herkesi sakinleştirdi. Daha rahat hissettik. Stüdyo patronları bizim doğru kararları vereceğimizi biliyorlardı. Ayrıca yeni yönetmenimiz Chris Weitz, çok sakindi ve hepimizi çok hızlı bir şekilde rollerimize hazırladı. Hepimiz çok çalıştık.
Yeni Ay’ı izledin mi? RP: Bir kez. Halen kendimi büyük ekranda izlemek bir eziyet gibi geliyor. Ama bu sefer bu bir ceza gibi değildi. Şaşırtıcı bir şekilde bundan keyif aldım. Bu kariyerimin başlangıcından beri ilk kez başıma geliyor.
Bazı hayranların ne kadar takıntılı olduklarını görmek korkutucu olmalı? RP: Kesinlikle. Alacakaranlık çılgınlığı başladığında, bazen çılgın hayranlar tarafından saldırya uğradığımı görürdüm. Premierlerdeki o kalabalık… Buna tamamen alışamadım. Vancouver’de Yeni Ay’ı çekerken bazen 3 gün, hava şartlarına aldırmaksızın dışarıda bekleyen hayranlar olurdu. Böyle zamanlarda, iç sesin sana: bu bir çılgınlık ve hayal gücün çok çalışıyor der. Ama dışarıya çıkıp bu insanla konuştuğunda o kadar da vahim olmadığını görüyorsun.
Alacakaranlık sadece benim işim, ama bir hayran için umutsuzca bir parçası olmak istediği bir dünya. Bu yanlış mı? Artık o kadar da emin değilim. Hayran hayrandır, bu kadar. Yaptığın işin başkaları tarafından beğenildiği gerçeğine alışman biraz zaman alıyor.
Herhangi birinin hayranı oldun mu? Guguk Kuşu filmini ilk seyrettiğimde 16 yaşındaydım ve film beni çok etkilemişti. Jack Nicholson gibi giyinmeye bile başlamıştım. Bu süreç bayağı uzun sürdü. Ayrıca Patricia Arquette’i de severim. Ama bunların hiçbirinin işimi etkilediğini düşünmüyorum. (güler)
Yeni Ay’da, genç Taylor Lautner bir kurt oan Jacob’u canlandırıyor. Onun kaslarını gördüğünde ne düşündün?
RP: Bir jimnastik salonuna gitmem gerektiğini (güler) Hayır, bunun doğal olduğunu düşündüm. Bu aslında komik: bazı nedenlerden ötürü, bir gençlik filminde oynayan bir oyuncusun ve senin mükemmel karın kasların olmasını istiyorlar. Bu yüzden bir genç kızın tüm beklentilerini karşılayan bir çocuk gördüğümde, kafam karışır. Aslında bu rolüme girmemi çok kolaylaştırdı. Şimdi benden daha genç olan birine karşı kendimi kanıtlamanın nasıl bir duygu olduğunu biliyorum.
Kristen ile çok büyük bir bağlantın var, bu bir sır değil. Ama bu filmde, onun ve Taylor’un arasında çok büyük bir kimya var. Onları kıskandın mı?
RP: Hayır. Yeni Ay’da üçümüzün bir arada bulunduğu sadece 3 sahne vardı. Kıskanmaya fırsatım olmadı. Ben çalıştığımda Taylor ortalıkta değildi, çünkü Bella ve Jacob’un hikayesi ayrı bir şekilde ilerliyordu. Tutulma’da olay tamamen farklı. Karakterler çok daha fazla bir aradalar. Bu zamanlarda ben ve Taylor sürekli birbirimizle dalga geçtik.
Bu sefer Taylor başrol oyuncusu. Bu senin yükünü azalttı mı?
RP: Kesinlikle. Ben hep bunun Taylor’un filmi olduğunu söylüyorum. Ben başrolde değilim. Tüm yük onun üzerinde. Eğer film başarısız olursa, her zaman bu başarısızlık benim filmde daha az rol almamdan kaynaklandı diyebilirim. (güler)
Peki şimdi sırada ne var?
RP: Bu çok garip bir yıl oldu. Hiç durmadan sadece 4 gün tatil ile çalıştım. Başta Yeni Ay vardı. Sonra Beni Hatırla. Ardından Tutulma. Ekimde çekimleri tamamlayınca rahatladım ve sonunda biraz uyuyabildim. Ama Yeni Ay’ın tanıtım programı yüzünden çok da dinlenemedik. Şubat aynda Bel Ami’yi çekmek için Budapeşte’ye gideceğim. Daha önce söylendiği gibi Nichole Kidman ile değil. Ama henüz kiminle oynayacağımı söyleyemem. Ayrıca Rachel Weise ile bir romantik drama olan Özgür Mahkumlar (Unbound Captives) filmini çekmek üzere anlaştım. Planlarım bunlar, ama bunlardan öte dördüncü Alacakaranlık filminin çekimi de var.
Megan Fox dünyadaki en güzel kadın seçildi ve bu ünvanın onu utandırdığını söyledi. Sen bazı dergilerin seni gezegendeki en seksi erkek seçmeleri konusunda ne düşünüyorsun?
RP: Tanrım, ben halen tam olarak adam olduğumu bile düşünmüyorum. (güler)

Hiç yorum yok: