4 Ekim 2012 Perşembe

Jacob, Renesmee'ye Mühürlenir.




Breaking Dawn Part 2 - Bella, Jacob'un Renesmee'ye Mühürlendiğini Öğrenir .

"Bugün için yeterince alıştırma yapmadık mı?" Jacob sordu, sesi stresle haifçe yükselmişti. "Tamam, Bella çok iyi, ama hadi bunu daha fazla zorlamayalım."
Ona gerçek sinirle baktım. Jasper kolay olmadan yanıma geldi. O kadar yakın ve kalabalıktık ki her küçük hareket çok büyük gözüküyordu.
"Senin sorunun ne Jacob?" Haifçe Renesmee'yi tutuşunu çektim, ve o yalnızca daha yakınıma geldi. Bana doğru kendini bastırıp Renesmee ikimizinde göğsüne dokunuyordu.
Edward ona tısladı. "Yalnızca anlamış olmam, seni dışarı atmayacağım anlamına gelmez, Jacob. Bella olağanüstü şekilde iyi gidiyor. Bu onı onun için mahvetme."
"Seni fırlatmasına yardım edeceğim, köpek," Rosalie söz verdi, sesi yakıcıydı. " Sana iyi bir tekme borçluyum." Açıkça, bu ilişkide daha kötüye gitmesinden başka bir şans yoktu.
Jacob'un tedirgin yarı-kızgın ifadesine dik dik baktım. Gözleri Renesmee'nin yüzüne kilitlenmişti. Herkezin birbirine yaklaşmasından dolayı, şu anda en az altı değişik vampire dokunuyor olmalıydı ama bu onu rahatsız bile ediyor gübü gözükmüyordu.
Gerçekten tüm bunları beni kendimden korumak için mi yapıyordu? Değişimim sırasında ne olmuş olabilirdi-- gerekliliğine karşı onu bu kadar çok yümüşatan?
Onun kızıma bakışını izleyerek hepsini birleştirdim. Ona sanki... güneşi ilk kez gören kör bir adam gibi bakışını.
"Hayır!" soluğum kesildi.
Jasper'in dişleri kenetlendi ve Edward'ın kolları göğsümü sardı. Aynı anda Jacob Renesmee'yi kollarımdan aldı ve ben ona tutunmaya çalışmadım. Çünkü geldiğini hissedebiliyordum-- ısırmanın.Bun hepsinin bekliyor olduğu şeydi.
"Rose," çok yavaşça dişlerimin arasından konuştum. "Renesmee'yi al."
Rosalie ellerini kaldırdı ve Jcob kızımı ona verdi. İkiside benden uzaklaştı.
"Edward, seni incitmek istemiyorum, o yüzden lütfen bırak beni."
Tereddüt etti.
"Git Renesmee'nin önünde dur," önerdim.
Düşündü, ve sonra beni bıraktı.
Av pozisyonunda eğildim ve Jacob'a doğru iki yavaş adım attım.
"Bunu yapmadın," ona hırladım.
Geriledi, avuçları yukarda benimle anlaşmaya çalışıyordu. "Bunun kontrol edebileceğim birşey olmadığını biliyorsun."
"Seni aptal mankafa! Nasıl yaparsın? Benim bebeğim.
Ona doğru yürürken yarı-koşarak geri geri merdivenlerden aşşağıya, kapıya doğru çekildi. "Bu benim fikrim değildi Bella!"
"Onu bunca zaman taşıdım ve sen şimdiden onun üzerinde bir takım gerizekalıca, kurtça hakların mı olduğunu düşünüyorsun? O benim!"
"Ben paylaşabilirim," dedi yalvarırcasına, çimenliklere doğru çekilirken.
"Bahisler başladı," Emmett'in arkamda konuştuğunu duydum. Beynimin küçük bir kısmı böyle bir durumda kimin bahis oynayabileceğini merak etti. Bunun üzerinde fazla dikkatimi harcamadım. Çok fazla öfkeliydim.
"Nasıl bebeğimi mühürlersin? Aklını mı kaybettin?"
"Bunu isteyerek yapmadım!" ağaçlara doğru gerileyerek ısrar etti.
Ve yalnız değildi. İki yanını da kuşatan iki iri kurt gözüktü. Leah bana doğru dişleriyle kapmaya çalıştı.
Korkutucu bir hırlama dişlerimden ona geri söküldü. Ses beni rahatsız etti ama ilerleyişimi durduracak kadar değil.
"Bella, yalnızca bir saniyeliğine beni dinlermisin? Lütfen?"Jacob yalvardı. "Leah geri çekil,"ekledi.
"Neden dinlemeliyim?" tısladım. Öfke beynime hakim oldu. Başke herşeyi bulutlandırdı.
"Çünkü bunu bana söyleyen kişi sendin. Hatırlıyormusun? Birbirimizin hayatlarına ait olduğumuzu söylemiştin, değil mi? Aile olduğumuzu. Bunun olmamız gerektiği gibi olduğunu. Yani... artık öyleyiz. Bu senin istediğin şeydi."
Vahşice baktım. Sözöleri belirsiz bir şekilde hatırladım. Ama yeni çabuk beynim onun saçmalıklarından bir adım öndeydi.
"Benim damadım olarak mı ailemin bir parçası olacğını düşündün?" çığlık attım. Benim çan sesim iki oktav atladı ve hala müzik gibi çıkıyordu.
Emmet kahkaha attı.
"Durdur onu Eward," Esme mırıldandı. "Eğer onu incitirse mutsuz olacak."
Ama ben arkamda bir uğraş hissetmedim.
"Hayır!" Jacob aynı zamanda ısrar ediyorsun. "Nasıl buna o yönden bakabilirsin? O yalnızca bir bebek!"
"İşte bu benim kastettiğim şey!" haykırdım.
"O şekilde düşünmediğimi biliyorsun! Eğer bu şekilde düşünseydim sence Edward bu kadar uzun yaşamama izin verir miydi? Benim tek istediğim şey onun güvende ve mutlu olması-- bu o kadar kötü mü? Senin istediğinden çok mu farklı?" Bana geri bağırıyordu.
Kelimelerin ötesinde ona bir hırlama şeklinde haykırdım.
"Bella şaşırtıcı değil mi?" Edward'ın mırıltısını duydum.
"Daha önce bir kere bile bu gırtlağı hiç yapmamıştı,"Carlisle onayladı, afallamış bir şekilde.
Emmet gönülsüzce "İyi bu seferkini sen kazandın." dedi.
"Ondan uzak duracaksın,"Jacob'a tısladım.
"Bunu yapamam."
"Dişlerimin arasından, Dene. Şimdi başla"
"Bu mümkün değil. Üç gün önce beni ne kadar etrafta istediğini hatırlıyor musun? Birbirimizden ayrı kalmanın ne kadar zor olduğunu? Bu artık senin için gitti değil mi?"
Ona dik dik baktım, ne demeye çalıştığından emin olmayarak.
"Bu oydu,"dedi bana. "Başlangıçtan beri. Hataa o zaman bile beraber olmak zorundaydık."
Hatırladım ve sonra anladım; küçük bir tarafım bu deliliğin açıklanmasıyla rahatladım. Ama bu rahatlama bir şekilde beni daha da sinirlendirdi. Buun benim için yeterli mi olduğunu bekliyordu? Bu küçük açıklamanın olayı benim için tamam haline getireceğini?
"Hala yapabiliyorken kaç," tehtit ettim.
"Hadi Bells! Nessie de benden hoşlanıyor," ısrar etti.
Dondum. Nefes alış verişim dondu. Arkamdan bir takım, diğerlerinin endişeli tepkilerinin sesini duydum.
"Ona... ne dedin sen?"
Jacob, çekingen davranmaya çalışarak daha da uzağa bir adım geri gitti. "Şey," ağzında geveledi, "Senin ona koyduğun isim biraz çok uzun ve söylenmesi zordu ve--"
"Benim kızıma Loch Ness Canavarı'nın mı adını lakap taktın?" keskin bir çığlık attım.
Ve sonra boğazına doğru saldırdım...

Hiç yorum yok: