21 Aralık 2012 Cuma

Kristen Aldatma Olayıyla İlgili Özür Diliyor.


Kristen Aldatma Olayıyla İlgili Özür Diliyor..

Kristen: ''İnsanların seni sevmesi ya da nefret etmesi korkunç bir şey değil. Ama dürüst olmak gerekirse, Umrumda değil çünkü bu içinde bulunduğum durumu değiştirmez. Ve ben onları çok kızdırdığım için herkesten özür diliyorum. Niyetim bu değildi.''

- Newsweek Dergisi Röportajından - 5 Aralık 2012

FilmInk Röportajı


FilmInk Röportajı (Avustralya - Kasım 2012) 

FilmInk, Robert Pattinson'a kariyerini belirleyen ama aynı zamanda bir zamanlar sahip olduğu özel hayatının kaybına yol açan Edward Cullen karakterini özleyip özlemediğini sormaya kalkıştığında aktör ağlamakla gülmek arasında kalmış görünüyor.

"Bilmiyorum. Tekrar aynı rolü oynamayacak olmak garip olacak. Hala o rolü bir daha oynamayacağım gerçeğini idrak edemedim."

Oturduğu yerde endişeyle kıvranan aktöre soruyoruz: tuhaf mı hissediyorsun, rahatlamış mı? "Hımm, son filmin çekimleri oldukça zordu... yani çok çok uzun," diyor gülerek. "Sekiz ay boyunca her gün 2,5 saat makyaj yapmak zorunda kalınca 'Hayır, bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım!' diyorsunuz."

Nankörlük etmiyor tabii ki. "Sinema endüstrisinde bir kariyer edinmek o kadar zor ki. Ama Alacakaranlık sayesinde sahip olduğum şeyler muhteşem... Beş yıllık çekim süreci, az da olsa Amerika'da yaşamak. Yapabileceğimi dahi tahmin edemediğim şeyleri yapabilmek. İnsanların hayal bile edemeyeceği çılgınca tecrübeler yaşamak. Mesela 30 bin insanın sizin için çığlıklar atması ya da buna benzer şeyler yapması... siz sadece orada duruyor ve hiçbir şey yapmıyorsunuz! Fakat kötü yanları da yok mu? Bütün bunların 12 yıl önce falan olmasını isterdim... kameralı telefonların ve TMZ'nin olmadığı dönemlerde. O zaman harika olurdu! Başarılı bir aktör olunca Los Angeles'ta her şeyi yapmak mümkün diye düşünürdüm. Şöhretin sadece iyi tarafını yaşıyor olsaydım her şey inanılmaz olurdu."

Bize öyle geliyor ki çokça parti düzenlerdi. "Ne yazık ki şimdilerde aktörlerin çoğu dünyanın en içine kapanık insanları haline geldi çünkü hiçbir şey yapamaz hale geliyorsunuz," diyor gülümseyerek. "Kimseye güvenemiyorsunuz bile. Her şey dönüp dolaşıp kariyerinizi etkiliyor."

Bunalımlı vampir Edward Cullen'a hayat vermek aktör için biraz zorlu olmuş. "Aynı rolü beş yıl boyunca canlandırınca ve bu rol de fantastik bir karakter olunca farklı bir şey bulmak çok zor bir hale geliyor. İlk filmden edinebildiğimiz tek bilgi Edward'ın umursadığı tek şey Bella'ya olan aşkı, serinin geri kalanında ise şöyle tanımlanabilir 'O asla Bella'dan ayrılmayacak.' Ee geriye üstüne düşünecek ne kaldı? Hiçbir şekilde yaralanmayacak ve ne olursa olsun Bella ile tartışma yaşamayacak. Ailesinin ölümü dışında herhangi bir duygusallık yaşamıyor ki bu da en sonda yaşadığımız tek risk. Yani oldukça zorlayıcı bir roldü. Rahatlıkla oynadığım tek özelliği kendine güvensiz oluşuydu. Ki bu da kitaplardan oldukça farklı çünkü kitaplarda Edward çekici ve tasasız bir karakter. Bu özelliklerini filmde nasıl oynayacağımı bilemedim... nasıl olur da aynı anda hem tasasız hem de kaygılı biri olabilirsiniz? Bu çok anlamsız gelmişti," diyor Pattinson.

Pattinson, James Franco'nun toplumda yarattığı imajı kendine örnek alıyor. "İnsanlar benim gerçekten nasıl biri olduğumu bilmiyorlar -ki bu da çok iyi bir şey," diyor gülerek. "Gerçek kişiliğim Edward'dan oldukça uzak. İnsanlar kişiliğimi çözemiyor ya da kafalarında bir yere oturtamıyor. Eğer her yerde kendinizi görmekten sıkıldıysanız, tek yapabileceğiniz şey onu yok etmektir. Mesela bir önceki röportajınızda söylediklerinizi yalanladığınız bir röportaj verirsiniz ve çok çok farklı biri gibi davranırsınız. İşte o zaman herkes 'Onun kişiliği hakkında hiç bir fikrim yok,' der. Bu işten ancak böyle kurtulabilirsiniz çünkü yaptığınız işe inancınızı kaybetmemenin tek yolu bu. Bütün aktörler aynı sorunu yaşıyor; toplumda yarattığınız imaj ile gerçek kişiliğinizi harmanlamak. Ortaya çıkardığınız performansın perspektifinden yaşamınıza göz atıyorlar, öyleyse o şekilde bakmaya devam etsinler ve ardından da gerçekten ortaya koyduğunuz oyunculuğa."

Garrett Hedlund Kristen'dan Bahsediyor.



NextMovie: Kristen Stewart'ın özel hayatının filmin gösterimini ve insanların filme bakış açılarını etkileyeceğinden korktun mu?

Garrett Hedlund: Hayır, böyle bir şeyi hiç düşünmedim. Bu rolü o canlandıracağı için çok heyecanlıydım çünkü kendini tamamen bu projeye adamıştı. "Into the Wild" filmini izlediğimde Tanrım bu kız Marylou için mükemmel seçim demiştim, Marylou gibi yaşından daha büyük bir olgunluğa sahip olduğunu görmüştüm... Çok heyecanlıydım. Projeye katılır katılmaz işin içine daldı ve bu konuda çok tutkuluydu. Kitabı 15 yaşındayken okumuştu, Walter'la konuştuğunda nasıl bir fanatik olduğunu gösteriyordu. Saatlerce LuAnne'in ses kayıtlarını dinleyip durdu ve onun ruhunu yakalamak için uğraştı. Bu filmde onunla ve de Sam'le [Riley] birlikte çalışmak için çok heyecanlıydım. 'Control'ü izledim ve filmin sonuna geldiğinde başa alıp tekrardan izledim ve hatta ertesi gün tekrar izledim. Onun çok büyük hayranıydım, 'Control'de müthiş bir iş çıkardığını düşünüyorum.

NextMovie: Kristen ayrıca filmde hiç de Bella Swan vari olmayan şeyler yapıyor. Sence 'Alacakaranlık' fanları buna nasıl tepki verecek?

Garrett: Bence filmde inanılmaz bir performans sergiliyor ve fanları çok sevdikleri birini böylesine farklı bir projede izlediklerinde onunla gurur duyacaklar.

NextMovie: Twi-hardlar'ın filmi izlemesini umuyor musun?

Garrett: Umuyor muyum? Bu çok alçak gönüllü bir yorum olur. Umuyor muyum? Hayır, izlemeleri için dua ediyorum! Tüm Tanrılar'a dua ediyorum! Filmden etkilenip kitabı okumaya karar vermeleri için pek çok kişinin izlemesi önemli.
__________________________________________________________________________________________________________

RottenTomatoes: Yani farklı farklı kaynaklardan topladığınız bilgilerle bu karakterleri yarattınız.

Garrett: Evet, karakterlerin ruhlarını bulabilmek için çok uğraştık. Kristen bu konuda çok şanslıydı çünkü karakteri LuAnne Henderson'ın saatlerce süren ses kayıtlarını dinledi. Aslında ben de bir bakıma şanslıydım çünkü onun aşkını sesinde duyabiliyordum, anlarsınız ya konuşma şekli ve gülüşü falan. 'Ah biliyorsun ben ve Jack çok iyi dans ederdik,' gibi şeyler söylediği zaman onun o eşsiz ruhunu görebiliyordunuz. Hiç kimseye yargılayıcı bir gözle bakmıyordu. Hayatını sonuna kadar yaşadı, tıpkı etrafındaki adamlar gibi. Yaşının ve zamanının çok ötesinde biriydi. Ayrıca birbirlerine yazdıkları mektuplar da vardı, o mektuplarda adeta onların ruhlarını görebiliyorduk. Yaşadıklarını dürüstçe ve cesurca anlatma şekilleri, korkuları ve baskılar hakkında birbirlerine cesaretlendirmeleri... Aklınıza öylesine işliyorlar ki keşke onlar gibi insanlar tanısam diyorsunuz. Bizim de tüm yaptığımız herkesin tanımak istediği bu insanları canlandırmaktı. [Gülüyor]

Rob: Her Şey Kariyerinizi Etkiliyor.


Rob: "Ne yazık ki şimdilerde aktörlerin çoğu dünyanın en içine kapanık insanları haline geldi çünkü hiçbir şey yapamaz hale geliyorsunuz, Kimseye güvenemiyorsunuz bile. Her şey dönüp dolaşıp kariyerinizi etkiliyor."

Kris MTV Röportajı


 MTV Röportajı 


Hikayenin ve dolayısıyla filmin dili hakkında:


"Öncelikle hikaye 1948'de geçiyor dolayısıyla insanlar o dönemlerde değişik bir ahenkle konuşuyorlar, neredeyse farklı bir aksan gibi. Onun (LuAnne'in) pek çok ses kaydını dinledik ve herkes beş dakika sonra etrafına bakınıp gülmeye başladı, çünkü hiç kimse onun konuşma şeklinin bu kadar bulaşıcı olmasını beklemiyordu. Sanki birden bire herkes ona deli gibi vurulmuştu, ses tonu nasıl desem çok melodikti. Ben çok monoton bir şekilde konuşuyorum fakat onun sesi bir yükseliyor, bir alçalıyor ve sürekli değişiyordu. İnanılmaz etkileyiciydi. Los Angeles'ta büyüdükten sonra Denver'a taşınmış fakat bize sanki bambaşka bir evrende yaşamış gibi gelmişti."


"Dikkatimi çeken en önemli şey bir şeyden bahsederken çok fazla kelime kullanmalarıydı. Onun (LuAnne) sürekli kullandığı bir laf vardı ve ben de bunu kendi konuşmama aktarmaya çalıştım, nihayetinde de başardım. Sürekli "herhangi bir durumda" ("in any case") diyordu, daima bir ondan bir bundan bahsediyor ve ard arda milyon tane farklı şeyden bahsediyordu. Anlattığı her şeyden sonra hep "herhangi bir durumda" lafını kullanıyor. Bu çok sevimliydi."


Yetişkinlere yönelik olup gençlere uygun olmayan ilk kez izlediği veya okuduğun şey ne sorusuna 'Yolda' cevabını veriyor ve ailesinin ona kural koymadığından bahsediyor:


"Benim için kurallar yoktu. +18 filmler izlememi hiçbir zaman yasaklamadılar. Nedenini bilmiyorum."


İzlediği +18 filmler:


"'Taxi Driver'ı (Taksi Şoförü) çok çok küçük bir yaşta izlemiştim. 'The Shining' (Cinnet) de favori filmlerinden biriydi. Çok küçükken 'Castle Freak' beni acayip korkuturdu ama ne komiktir ki 'The Shining'de hiç korkmamıştım. Bunu seviyorum. Kesinlikle favori filmlerimden biri."


En son ne zaman eğlence olsun diye dans ettin?


"Bu sabah. Her sabah. Ufak dans hareketleri yapıyorum."


Dünkü geceki konserde (12-12-12 konseri) eğlendin mi?


"Evet. Aslında konserde pek kalamadım çünkü filmimizin gösterimi vardı. Fakat harikaydı, böyle bir şeyin parçası olmaktan çok mutluydum." 


'Focus' hakkında:


"Focus'a kadar başka bir şeyler daha yapmak istiyorum ama sanırım olmayacak... Güzel bir proje bulamadım."


"Çok iyi bir hikaye. Önceki gün filmle ilgili tek söylediğim şey komedi olduğuydu, sanki 'tamam millet gülmeye hazırlanın, çok komik olacak' der gibiydi. Ama ben gerçekten komik buldum. Harika bir hikaye."


Snow White and the Huntsman devam filmine hala sıcak bakıyor musun?


"Evet, elbette. Proje uzun süredir ne durumdaysa hala öyle, henüz bir ilerleme yok. Fakat insanların hikaye ve devam filmi konusunda oldukça istekli olduklarını görüyorum."


Josh'un Twilight'ın devam etme olasılığı esprisi üzerine:


"Hayır, artık onların aramalarına cevap vermiyorum!"


Son Twilight tanıtımları hakkında:


"Evet, mümkün olduğunca tadını çıkardım. Her şey çok güzeldi. Fakat diğerlerine oranla çok farklıydı. Ama yine de güzeldi."

11 Aralık 2012 Salı

Rob'un Ruhsal Takıntıları


Rob: "Çok garip ruhsal takıntılarım var; tüm söylenenlerin sadece kötü yanlarını algılıyorum. İnsanların ne kadar iyi şeyler söylediklerinin bir önemi yok ben sadece negatif kısmını görüyorum."

28 Kasım 2012 Çarşamba

Sonsuza Dek.


Bella: Sana bir şey göstermek istiyorum.
Edward: Ne?
.......düşüncelerini gösterir.......
Edward: Bunu nasıl yaptın?
Bella: Yeteneğim üzerinde çalışıyordum. Şimdi biliyorsun işte. Kimse birini benim seni sevdiğim kadar sevmemiştir.
Edward: Bir istisna biliyorum. Tekrar gösterebilir misin?
Bella: Tanrım, şimdi olmuyor. Üzerinde uğraşmam gerek.
Edward: Uğraşacak uzun zamanımız var.
Bella: Sonsuza dek.
Edward: Sonsuza dek.

Şafak Vakti Part 2 Repliği


Bella: Tuhaf... Fiziksel olarak bir tank patlatabilecek kadar güçlü hissediyorum. Zihinsel olaraksa... bitkinim.
Edward: Banyo yapmaya ne dersin?
Bella: Nasıl soyunacağımı hatırlıyorum.
Edward: Evet ama ben çok daha iyi yapıyorum.

Bella, seni küçümseyerek yanlış yaptım. Karşına çıkan her engelde... bu engeli aşamayacağını düşünmüştüm. Ama sen hep aştın. Uğruna savaşacağım bir şey olmasının sebebi sensin. Ailem.

Breaking Dawn Part 2 Repliği.


Charlie: Sen ne halt ediyorsun?
Jacob: Sandığın gibi bir dünyada yaşamıyorsun.
Charlie: Jacob, elbiselerini geri giy!
Jacob: Bu biraz tuhaf görünebilir.. epey tuhaf ama.. her gün daha tuhaf şeyler oluyor. İnan bana. 

veee karşısında dönüşür .

- Breaking Dawn Part 2

22 Kasım 2012 Perşembe

Cullen Ailesi


En Sevdiği Replik




Rob'un 'Breaking Dawn Part 2' filmindeki en sevdiği repliğin Taylor'ın yeni vampirleriden biri olan ve elementleri kontrol ederek ateşle oyunlar oynayan Benjamin'e "Ateşle oynamaya devam mı edeceksin yoksa onu kullanmayı düşünüyor musun?" repliği olduğunu söylüyor.

The Philippine Star Röportajı


Kristen ve Rob'un The Philippine Star Röportajı (Kasım 2012) 

Alacakaranlık Serisi sona erdiğine göre nasıl hissediyorsunuz; üzgün müsünüz yoksa rahatlamış mı?

Kristen: (Derin bir iç çekiyor) İlk beş yıl boyunca sürekli sanki biri omzuma 
dokunup 'Biliyor musun Bella Swan dışında bir şeyler düşünmeye iznin yok," diyormuş gibi hissediyordum. Beş aydan uzun süren çekimler yaptık ve o beş yılın sonuna geldiğimizde... 'rahatladım' demeyeceğim, bu yanlış bir anlama gelir çünkü insanların beni serinin sonunu sabırsızlıkla bekliyormuşum gibi algılamasını istemem. Fakat beş yılın fantastik bir dünyada yaşamak için yeterli bir süre olduğunu düşünüyorum, yani artık o dünyayı geride bırakıyor olmak güzel.

Robert: Üzgün hissetmeli miyim emin değilim ama garip hissettiğim kesin. Bir karakteri birden fazla kez canlandırdığınızda sizin bir diğer yarınız gibi olmaya başlar ve bu sona erdiğinde onu özlersiniz. Yani şimdilik pek bir şey hissetmiyorum ama birkaç yıl içinde serinin filmlerinden birini TV'de gördüğümde sanırım tuhaf hissedeceğim.

2008 yılında serinin ilk filmini çektiğinizde 17 yaşındaydın. Bu seri seni ne yönde değiştirdi?

Kristen: Kendinizdeki değişiklikleri tek bir tecrübeye bağlamak zordur. 17 yaşındayken başladım ve şu anda 22 yaşındayım yani son beş yılda hayatımda değişen şeyleri şu ya da bu diye adlandırmak imkansız.

Robert: Ben de seriye başladığımızda 21 yaşındaydım şimdi ise 26. O zamana oranlara şimdi daha cesurum sanırım. Bir adım daha ileri gidebileceğimi hissediyorum. Bundan sonra yapacaklarım konusunda çok heyecanlıyım. 

Seri hakkında aklınızda kalan en güzel anınız? Ve öğrendiğiniz en iyi şey?

Kristen: Sanırım biraz daha rahat yaşamaya başladım. Daha gençken hep geleceğe bakıp 'Tanrım, hep böyle emniyetsiz mi yaşayacağım? Bu maceranın sonu nereye varacak hiç bilemeyecek miyim?' diye hissedersiniz. Bu hisleri bana Alacakaranlık'ın verdiğini düşünmüyorum sadece var olan hislerimin üstüne eklendi.

Robert: Ben ilk oyuncu seçmelerini hatırlıyorum. İngiltere'den bir kayıt göndermiştim ve Los Angeles'a gelmemi istemişlerdi. Deneme çekimlerinde çok garip hissetmiştim ve rolü alamayacağımdan emindim. Ailemi aramış ve onlara artık oyunculuk yapmayacağımı söylemiştim.

Kristen'la yaptığın deneme çekimi nasıl geçmişti?

Robert: Bilmiyorum. Çok az hazırlık yapmıştım. Çekimlerden önce sakinleştirici aldım. Kristen ve benden dört sahne canlandırmamızı istediler. Bunlardan biri filmin kilit sahnelerinden biriydi. Karakterlerimizin ilk tanıştıkları ve ilk öpüştükleri bölüm. O kadar gergindim ki dört gün sonra bana çekimlerin iyi geçtiğini söylediklerinde inanamamıştım. Aldığım sakinleştiricilere minnettarım.

Kişisel olarak seni tanımayan insanların seni sevmesi ya da nefret etmesi çok sıradışı değil mi? 

Kristen: Bence insanların hakkınızda ne düşündükleri değil daha çok sizin kendiniz hakkındaki hislerinizi önemsemelisiniz. Evet ama garip, fazlasıyla garip! Dürüst olmak gerekirse sizi sevmeyen insanları gözardı etmek eğlenceli bir şey hatta size hayran olan ve sizinle pek çok ortak noktası olduğu için size ilgi duyan insanlarla tanışmak çok daha eğlenceli.

Seri boyunca pek çok sahnede koşuyordun ve çok sportif ve atletik görünüyordun. Formunu nasıl koruyorsun?

Kristen: (gülümsüyor) Düzenli olarak spor yapmıyorum (gülüyor). Ama aksiyon sahnelerini seviyorum zaten bu yüzden sürekli bir tarafımı incitiyorum çünkü her şeyi kendim yapmak istiyorum. Bazen kendimle dalga geçiyor ve 'Kristen, sen gerçek bir vampir değilsin!' diyorum. Bazı aktrisler görüyorum... yani birini kastederek söylemiyorum bunu ama 'hayatının yarısını vücudunu forma sokmaya harcayan' aktrisler vardır... Hayır, ben o tarz şeyler yapan bir aktris değilim. Öyle biri olamam.

Serideki favori sahneniz hangisi?

Kristen: O kadar çok favori sahnem var ki sadece bir tane seçemem! Ama bana seride beni en çok şaşırtan sahneyi sorarsanız muhtemelen size serinin kilometre taşlarını sayarım; ilk öpüşme, son öpüşme, düğün sahnesi, doğum sahnesi gibi. O kadar çok var ki bir tane seçemiyorum.

Robert: Ben kesinlikle ilk filmin son sahnesi derim; Bella ve Edward'ın dans ettikleri sahne. Hep o sahneyi hatırlıyorum. 

Düğün sahnesi hakkında ne söylersiniz? O sahneleri çekerken neler düşünüyordunuz?

Robert: Ah o sahne. Bir düğünde damadın rolünün ne kadar az olduğunu düşünüyordum, herkes geline bakıyordu ve damat en sonda dikilmiş bekliyordu. Eğlenceliydi ama. Çok güzeldi!

Alacakaranlık filmlerindan farklı olarak oynamak istediğin değişik bir film türü var mı?

Kristen: Henüz yeni bir proje bulamadım. Önüme yeni bir proje çıkana kadar aklımda özel olarak bir tür yok. Her proje bir önceki filmime bağlı olmuyor ya da bir sonrakine. Yani her proje birbirinden farklı olur. Kişisel beklentim bana ilham verecek insanlarla çalışarak kendime meydan okumak ve eğer öyle birilerini bulursam çok mutlu olurum.

Kristen'la birlikte Alacakaranlık'tan bağımsız olarak tekrar bir filmde oynama şansınız var mı?

Robert: Ah evet, çok isterim. Bir gün mutlaka tekrar birlikte çalışacağız. 

Oyuncu arkadaşların seni sessiz ve ciddi biri olarak düşünenlerin aksine sette çok komik biri olduğunu söylüyor. Bir komedi filminde oynamayı düşünür müydün? 

Robert: (Yanakları kızarıyor) Benim komedi filmi anlayışım oldukça garip, hahaha! Ne tarz rollerde oynamak isterim? Bilmiyorum. Belki korku filmi. İnsanları gerçekten korkutacak bir korku filminde oynamak isterdim.


Bill Condon: Kris İnanılmaz


Bill Condon: Kristen Stewart'ın gerçekten inanılmaz biri olduğunu düşünüyorum, fakat söz konusu bu seri olduğunda başarısının hakkı verilmiyor. Eğer biri sete gelip bizi izleseydi, bu iki filmi aynı anda çektiğimizi ve Kristen'ın tüm o sahneleri ard arda çektiğini görseydi onun kıymetini anlardı. Bu onun yeteneğinin bambaşka bir boyutu. Alıştığı çizgilerin dışına çıkmak zorundaydı çünkü ergen, insan Bella içinde çok fazla Kristen barındırıyordu. Fakat artık vampir Bella'yla birlikte bambaşka birini yaratıyor. Bence Kristen -ki kendisi söz konusu olduğunda çok acımasızdır - bütün bunları geride bırakarak her şeyin hakimiyetini eline aldı.


Berlin Basın Toplantısından


Berlin Basın Toplantısında Konuşulanlar 

Serideki en sevdiğiniz replik?

Robert ilk filmde Bella'nın (Edward'a) 'çok güzelsin' repliğinin favorisi olduğunu söylüyor.


Hayranlar hakkında sorulan soruya:

Robert hayranların filme bağlılığına hayran olduğunu ve bunun uzunca bir süre devam ettiği için mutlu olduğunu söylüyor.

Şafak Vakti - Bölüm 2'nin sonu hayranlar için büyük bir sürpriz olacak sen bu konuda ne düşünüyorsun?

Rob: Bu konuda konuşma yetkimiz yok. Kitabı okumadığım için bu konuda size bir yorumda da bulunamıyorum. Sadece şunu biliyorum filmin sonu kitaptaki gibi değil. Hayranların kitapta ucu açık bırakılan sonu kendi hayal güçlerine göre yorumluyordu, biz neden yorumlamayalım?

Repliklerinizi hatırlama konusunda sorun yaşadığınız oldu mu?

Taylor, Robert'ın senaryolarla sürekli sorunlar yaşadığından ve 'Bu ne demek?' diye sorup durduğundan bahsediyor.

Rob: Hayır, hatırlama konusunda iyiyim. Ama Kristen sürekli repliklerine eklemeler yapıyordu.

Robert, onun ilk Amerikan filmin Alacakaranlık olduğunu söylüyor ve bu durum karşısında şaşkına döndüğünden bahsediyor. Ve Stephenie Meyer'n sette sürekli onlarla birlikte bulunuşuna ve filmin bir parçası olmak istemesine değiniyor. 

Münih'te yapılan Yeni Ay fan buluşmasındaki 20 binden fazla hayranla şimdikileri kıyaslarsan? 

Rob: Münih'teki o fan buluşması gerçeküstüydü, o ortamda oyuncu olmanın anlamını unutmuştum. Beş yıldır bunu sürekli yaşıyoruz, çılgınca ve çok fedakârca.

Dönüp baktığınızda seri hayatlarınızı çok fazla etkiledi. Şimdiki bildiklerinizi bilseydiniz imza atar mıydınız?

Kristen ve Taylor "Evet" diyor. Robert sırıtarak "Sen olsan şu anda hayır der miydin?" diye karşılık veriyor. 

Daha önce serinin filmlerinde sizi Almanca seslendiren kişilerin sesini hiç dinlediniz mi?

Rob: Hayır, filmlerden hiçbirini Almanya'da izlemedim. Bizi seslendirenlerin sesini de bilmiyorum.

Dublajlı filmleri sevdiğinden bahsediyor, özellikle de İspanyolca olanları (gülüyor). Repliklerin İspanyolca da kulağa çok daha doğru geldiğini söylüyor.

Kris Sigarayı Bırakmış.


Conan: ''Geçenlerde sigarayı bıraktığını biliyorum. Ne kadar zorlandın? Bant mı kullanıyorsun? Sakız mı çiğniyorsun? Sigarayı bırakmana yardımcı olması için ne yapıyorsun?''

Kristen: ''Sanırım numaradan içiyordum. Duruma bağlı içenlerdendim. Nikotin bağımlısı olduğumu sanmıyorum. Ağzımda bir şey olsun istiyordum.''

15 Kasım 2012 Perşembe

Sadece Saatler Kaldı.


Madrid Basın Toplantısında Konuşulanlar



Soru: Kariyerinizdeki bu büyük başarı özel hayatınızdan büyük ölçüde ödün vermenize sebep oldu. Buna değer miydi?

Kristen hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ve böylesine özel bir projede yer alarak eşsiz bir denge bulduklarını söylüyor.

Kristen serinin büyük bir hayran kitlesinin olmasında kendi payının olmadığını söylüyor. Çünkü o da bu hayran kitlesinin bir parçasıymış.

Soru: Hangi sahneleri büyük bir mutlulukla hatırlıyorsunuz? Özellikle unutamadığınız bir sahne var mı?

Kristen: Çok fazla var.

(Taylor ve Robert doğum sahnesi deyip gülüyorlar.)

Kristen: Doğum sahnesi, düğün sahnesi, beyzbol sahnesi -ki çok zor bir sahneydi hala tüm ekip bu sahnenin zorluğundan bahsediyor. İlk öpüşme sahnesi, çok önemli bir sahneydi. Ayağımda alçıyla merdivenlerden indiğim sahne.

Taylor: Fiziksel olarak en çok zorlandığım sahne Kristen'ı 12 saat boyunca kucağımda taşıdığım sahneydi. Çok zorluydu.

Billy Burke'le ilgili anıları soruluyor:

Kristen: Ben ve Billy'nin (Burke - Charlie) fazla sahnesi yoktu fakat çok özel bir dinamiğimiz vardı.

Ayrıca Billy Burke'le çalışırken kendini çok rahat hissettiğini, baba-kız ilişkisini oluşturmakta hiç zorlanmadıklarını söylüyor.

Soru: Fanların size yaptığı veya verdiği en şaşırtıcı şey neydi?

Kristen: Son prömiyerde bu serinin en başından beri gördüğüm insanları yeniden gördüm. O kadar büyük bir kalabalıkta kişisel bir tecrübe yaşayamayacağınızı düşünürsünüz ama yaşıyorsunuz. Bu kadar büyük bir şeyin tam odak noktasında olmak harikaydı.

Soru: Bir okur ve filmin hayranı olarak serinin sonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bill Condon: Bu en sade şekliyle Stephenie Meyer'ın harika fikrine bir övgüydü. Edward neden Bella'ya aşık oldu? Çünkü onun zihnini okuyamıyordu. Fakat bu durum sonra bir güce dönüştü. Bella'nın zihni tüm ailesini korumasını sağladı. Yani Edward'ın Bella'ya aşık olma sebebi hepsini korudu ve kurtardı.

Kristen: Bella'nın kolay anlaşılır bir karakter olmasının onun insan oluşundan kaynaklandığını düşündüm hep. Fakat bu bölümde kendimi hiç fantezi alemine giriyormuşum gibi hissetmedim. Sonuçta o çok iyi ortaya konmuş güçlü bir aile reisiydi. Ve şimdi bunu herkesin görmesini sağlıyor.

6 Kasım 2012 Salı

Cadılar Bayramından Rob ve Kris


MTV Röportajının Çevirisi









- 1. VİDEO -

1.30 - 1.50

Kristen: Son bir kaç basın görüşmelerinde herkesi birbirinden ayırdılar. Bence çok saçma, böyle topluca yapılan röportajlar bana göre çok daha ilginç oluyor. Bu yüzden seninle (Josh Horowitz) takılmayı bu kadar seviyoruz zaten.

Robert: Bence bu yaptığımız izlemesi çok da ilginç bir şey değil. 

----------------------------

2.13 - 2.50

Fan sorusu: Serinin son gün çekimlerinde herhangi biriniz ağladınız mı?

Robert: İlk başlarda o kadar çok ağladım ki son sahnede göz pınarlarım kurumuştu.

Josh: Filmde sona geldiğinizi hissettiğiniz bir an yaşadınız mı?

Robert: Aslında son, son gibi hissettirmişti. (kahkahalar)

------------------------------

3.30 - 4.25

Alacakaranlık döneminde katıldıkları ilk MTV Movie Awards töreninden yaptıkları röportajı izledikten sonra:

Taylor: Kristen bu videoya bayılıyor.

Kristen: Tabii tabii, fotoğraf albümleri de dahil bu tarz şeyleri çok severim.

Josh Horowitz: O zamanları hatırlıyor musunuz? Koleksiyon (video, resim) yaptığınız hatıralarınız var mı?

Robert: Ray-ban. O gözlükleri hatırlamıyorum. Neredeyseler geri istiyorum.

---------------------------------

4.28 - 5.08

İlk katıldıkları MTV Movie Awards törenindeki seyircilerin onların kim olduğundan bihaber olduğundan bahsediyorlar:

Robert: Neden orada olduğumuzu bile bilmiyorduk.

Robert: Kim olduğumuz hakkında hiç bir fikirleri yoktu. Beni Narnia'da oynayan biri zannediyorlardı. 

Josh: Kendini Prens Caspian olarak mı tanıttın?

Robert: Hayır. Kimdi?

Kristen: Aslan.

----------------------------------

5.28 - 6.00

Edward rolüne seçildiğinde önce ondan nefret eden fakat sonra benimseyen hayranlar hakkında:

Josh: Hatırlıyorum da Robert senin Alacakaranlık ekibine katılman hayranlar tarafından hoş karşılanmamıştı. Sen de o zamanları hatırlıyor musun?

Robert her zamanki mütevaziliğini bozmadan: Evet, evet. Bilmiyorum ama sanki tekrar aynı noktaya dönüyoruz gibi hissediyorum. Benden yeniden nefret etmeye başladılar.

-----------------------------------

7.01 - 7.40

Josh: Kim Star Wars'ün yeni filminde yer almak ister?

Robert parmak kaldırıyor.

Josh: Kim daha çok kendini Google'da aratıyor?

Kristen Taylor'ı gösteriyor.

Josh: Ne? Ciddi misin?

Taylor: Buna cevap veremem. Hiç kimse diyeceğim.

Robert Taylor'ı taklit ediyor: "Ben hiç aratmadım."

Kristen: Neden böyle garip şeyler soruyorsun?

- 2. VİDEO -


0.01 - 0.20

Taylor da Jacob gibi kokuyor mu?

Robert ve Kristen koklamak için eğiliyorlar.

Robert: Çörek gibi kokuyor. (Taylor'a) Gayet güzel kokuyorsun. Vay anasını.

Taylor: Bu benim doğal kokum.

------------------------------

1.05 - 2.00

Kristen'ın, Cadılar Bayramı partisinde çekilen pembe peruklu, büyük gözlüklü fotoğrafları gösteriliyor:

Kristen dalga geçerek: Ah evet, harika görünüyorum.

Kristen : Seni (Josh'a) seviyorum. Sen benim favorimsin. 

Kristen fotoğraflar hakkında: Bu doğru değil. Bu fotoğraf çok garip.

Robert, aynı partide taktığı kalın kaşlı maskesi hakkında: O ben değilim!

Cadılar Bayramı'nda kimin kostümünü giydiklerinden bahsediyorlar:

Robert Kristen'ın kostümü hakkında: Güneş gözlüğü takan pembe peruklu bayan.

Kristen devam ediyor: "'Closer' filmini çok seviyorum, favori filmlerimden biridir. Eğer o filmi izlediyseniz bilirsiniz, Natalie Portman'ın karakterine büründüm." (bkz. karakter filmde pembe bir peruk takıyor)

Robert: Sadece korkutucu yanı olan bir kostüm seçtim; 7-Eleven'dan alınmış 3 dolarlık bir maske.

----------------------------------- 

2.05 - 2.44

Fan sorusu: Serideki yeni sahnelerden favoriniz?

Kristen: Benim favori sahnem Şafak Vakti - Bölüm 2'den. Taylor'ın babamın önünde kıyafetlerini çıkardığı sahne.

Robert: Ben daha izlemedim.

-----------------------------

3.20 - 4.05

Vampir-insan cinsel ilişkisinden sonra vampir-vampir cinsel ilişkisinden ne bekledikleri hakkında:

Robert: Cinselliğin üçüncü formu.

Taylor gülerek: Ah, sabırsızlanıyorum.

Kristen, Robert'ı ateşe atarak: Bunu onun cevaplamasına izin veriyorum.

Robert uzunca bir düşünme sürecinden sonra o sahneleri henüz izlemediğini ama sinema tarihindeki en unutulmaz sahnelerden biri olacağını hayal ettiğindden bahsediyor.

Robert: Henüz izlemedim, yani bilmiyorum ama "Ghost (Hayalet)" filmindeki çömlek sahnesi kadar unutulmaz bir şey olacağını hayal edebiliyorum. Çekerken de düşündüğüm şey buydu (el hareketiyle gösterir) zaten.

---------------------------------

4.10 - 5.30

Seriye ilk başladıklarında çok genç olduklarından bahsediyorlar ve Taylor'ın Yeni Ay'dan bir resmi gösteriliyor.

Taylor: Alacakaranlık'ın ne olduğunu bile bilmiyordum. Çevremdekilere sorduğumda bana 'Ormanda koşturan vampirlerin hikayesi' demişlerdi. Benim de tek bildiğim buydu.

Robert: O resim 15 yaşındaki halinden değil.

Taylor: Resimde 17 yaşlarında falanım.

Josh: Deneme çekimlerinde son üç Edward finalistiyle deneme çekimleri yaptın. Edward için son kararı kim verdi?

Kristen kendini gösteriyor: Bendim. Her ikisi (Taylor'ı da ekliyor) için de kendime pay çıkarıyorum.

Josh: Doğru mu bu?

Kristen: Evet, kesinlikle.

Josh Robert'a: Yani senin kariyerini yaratan kişi Kristen.

Robert: Ben de Kristen'ın başarısından kendime pay çıkarıyorum.

-------------------------

6.30 - 7.15

Fan sorusu: İlk filmde yeniden çekmek istediğiniz bir sahne var mı? Ve neden?

Robert: İlk öpüşme sahnesi olurdu sanırım. Çünkü şu geriye doğru çekildiğim sahne çok kötüydü. Çok zor bir sahneydi. (...)

-------------------------

7.17 - 9.20

Serinin ilk üç filmindeki unutulmayan anlardan bahsediyorlar.

İlk filmdeki beyzbol sahnesi hakkında:

Kristen: O sahnelerde şapka takmamızın tek nedeni havanın yağmurlu olmasıydı.

Robert: Ve hepimiz peruk takıyoruz.

Taylor'ın Yeni Ay'daki üstsüz sahnelerinde sürekli kaslarını göstermesi konusunda nasıl hissettiğine dair:

Taylor: Hep çok garip hissettirdiğini düşündüm.

Kristen sırrını ele veriyor: Hadi be, her çekimden önce kendini şişiriyordun.

(...)

Kristen: Ve bu da bana Chris'i (Weitz, Yeni Ay'ın yönetmeni) hatırlattı, ah sevgili dostum.

Tutulma'daki çadır sahnesinden akıllarında kalan anılardan bashediyorlar:

(...)

Kristen: Neredeyse çadıra kustuğumu hatırlıyorum.

Taylor: Ah evet, çok kötüydü. Kendini hiç iyi hissetmiyordu.

Kristen: Sanırım üzerimdeki baskı yüzündendi. Çünkü çok uzun bir gündü.

Robert: Sürekli senin (Taylor'a) göğsünü tuttuğumu hatırlıyorum.

Taylor: Ben de öyle, beni tutup durdurmaya çalışıyordu. (Robert'ın onu tutuşunu taklit ediyor.) Ve bunu çok sert yapıyordun.

Kristen ve Robert serideki en komik anlarını Şafak Vakti - Bölüm 1'deki doğum sahnesinde yaşadıklarını söylüyorlar.

Robert: Kesinlikle çok komikti.

- 3. VİDEO -

0:50 - 2:24

Fandomda kullanılan kelimelerin anlamları soruluyor:

Josh: HBG'ın ne olduğu biliyor musunuz? (HBG = Hot Bodyguard)

Kristen: Ben biliyorum. Dünyadaki en komik şeylerden biri.

Kristen'ın korumasıyla (HBG) bir resmi gösteriliyor.

Josh: Bunu senin bildiğini biliyorum Kristen. Krisbians'ın ne olduğunu biliyor musunuz beyler?

Robert: Evet. Kulağa geliş şekli hiç iyi değil.

Josh: Yani?

Robert: People who used to be a crisp? ("crisp" kelimesini gerçek anlamıyla kullanmıyor, sadece kelime oyunu yapıyor)

Josh: Hayır. Kristen'a hayran olan kadınların kendilerine verdikleri bir isim.

Robert hayretle: Öyle miymiş?

Josh: Sanırım.

Robert: Bilmiyordum.

Josh: OME nedir?

Kristen: Bilmiyorum.

Josh: Oh my Edward. (Oh my God -OMG- babında)

Josh Robert'a: Robsessed'a (fan sitesi) hiç göz attın mı?

Robert: Ah, evet. Blogu yürütenleri tanıyorum.

Taylor: Amerika'da mı yaşıyorlar?

Robert: Bilmiyorum. Hatırlamıyorum. İlk filmin basın toplantılarında tanışmıştık sanırım.

Josh: Robsessed dünyada bir efsane.

Robert: Öyle olmalılar çünkü atacağım her adımı önce onlardan öğreniyorum. 

-------------------------------

Josh Horowitz'in hazırladığı Şafak Vakti - Bölüm 3' parodisi

JACOB: Vayy, bu deli vampirlerle yaşadıklarımızın üzerinden tam bir yıl geçtiğine hala inanamıyorum.

BELLA: Pardon 'deli vampirler mi?!?' En azından biz bebeklere aşık olmuyoruz. Seni gariban.

EDWARD: Hazır adı geçmişken, Renesmee nerde?

BELLA: Dışarıda, ormanda bir yerlerde her çocuk gibi geyik katlediyordur.

JACOB: Edward, neyin var? Endişeli ya da acı çekiyormuş gibi görünüyorsun?

BELLA: Endişelenme, bu onun her zamanki görüntüsü.

EDWARD: Hayır, bir şeyler hissediyorum. Sanırım bir ziyaretçimiz var.

JOSH: Pardon, böldüğüm için özür dilerim ama kapı açıktı. Ben büyük bir modellik ajansından geliyorum, adım Josh Powers.

BELLA: Size nasıl yardımcı olabiliriz, Bay Powers?

JOSH: Bella, senin görünüşünü çok beğendik. Hayalet gibi soluk tenin ve o gözlerle... sanki zor bir gece geçirmiş gibi görünüyorsun. Ajansım seni çok beğendi. Bizim için modellik yapmanı istiyoruz.

JACOB: O mu?!?! Peki ya ben? Kaslarımı gördünüz mü?

EDWARD: Pardon ama burada 'mermer heykel görünümlü' olarak tanımlanan benim.

JOSH: Biz Bella'yı istiyoruz! Ve kendisi bir yıldız olacak!

BELLA: Ama ben yıldız olmak istemiyorum! Hayvan kanıyla beslenip, ölümsüz, seksi kocamla vakit geçirmek istiyorum.

JACOB: Evet! O normal bir hayat istiyor!

BELLA: Bunların olduğuna inanamıyorum!

EDWARD: Endişelenme, benim örümcek maymunum. Josh, sanırım gitmen gerekiyor.

JOSH: Hadi ya? Gitmezsem ne olur?

EDWARD: Gitmezsen kafanı koparıp, iliğini kurutana kadar kanını içerim. Bryce Dallas Howard'ı (Tutulma'da Victoria karakterini canlandırıyordu) üzerine salarım.

JOSH: Sanırım haklısın. Kapıyı kendim bulurum.

Jimmy Kimmel Show Programından


Breaking Dawn Part 2 filminden Bella ve Edward'ın öpüştüğü sahne gösterilir.

Rob: ''Her sahnede biriyle öpüşüyorsunuz. Böyle olağanüstü yüksek sesli küçük öpücük oluyor. Anlamıyorum benim dudaklarım tam anlamıyla bir vakum gibi.''

B.D part 2 Basın Konferansı Notları





'Şafak Vakti - Bölüm 2' Basın Konferansı Notları 

Dört kitaptan beş film çekildi ve nihayetinde seri sona ermiş gibi görünüyor. Merak ediyorum da... farklı bir bakış açısı edindin mi? Bütün bunların kıymetini anlayabiliyor musun?

R: Çok garip, ilk filmin tanıtımı sırasında da bana seri sona erdiğinde nasıl hissedeceğimi soruyorlardı. Daha önce hiç bu kadar afallamış hissetmemiştim. Alacakaranlık'ın bitmesine son bir ay kalmış olmasını bilmek... Kafamda bir şeyleri oturtmam on yılımı alacak. İnsanların da bu seriyle kurdukları bağın nedenini anladıklarını sanmıyorum. Stephenie Meyer'in bile bu çok çok kapsamlı hikayeye neden bağlandığını bildiğinden emin değilim.

Beş yıl öncesine gidebilseydin kendine beş yıl sonra başına geleceklere hazırlıklı olman için ne gibi tavsiyeler verirdin? 

R: Bira yerine votka içmeye başla, mümkün olduğu kadar gençken yapabildiğin kadar kas yap. Böylece ileride çok başarılı bir aktör olacaksın.

Yaşanan kaosla, büyük ve küçük şeylerle başa çıkmak biraz eğlenceli. Alacakaranlık etkinliklerine her katılışımda hala şaşkınlık yaşıyorum. Tutulma filmi tanıtımları için Münih'e gittiğimizde koskoca olimpiyat stadı çığlık atan 30 bin hayranla doluydu. 

Filmin kilit kelimesi "sonsuz". Peki, bu senin için ne ifade ediyor?

R: Ölüm? (gülüyor) Hayır. Umut? Zor bir soru. 

Edward Cullen olarak en son çektiğin sahne hangisiydi? Ve fanlarla yaşadığın en güzel an?

R: Son sahne bir açıdan çok komikti çünkü bütün filmi çok zor şartlar altında çektikten sonra finali St. Thomas'da (Karayipler) çektik. Son sahneyi gün doğumunda bitirdik, inanılmaz güzeldi. Seriye nokta koymanın en güzel şekliydi. Daha öncesinde o sahneleri Vancouver'da çekmeye çalışmış ama hiç başarılı olamamıştık (gülüyor).


Edward'ı ardında bıraktığın için üzgün müsün?

R: Evet, garip bir şekilde. En başından son sahnesine kadar garipti çünkü hayranlar kafalarındaki Edward'a takılıp kalmışlardı ve ne yaparsam yapayım bir önemi yoktu. Fakat ben karakterin hata yapan ve zayıf yönlerini ortaya koymak istiyordum. Yani ikisini aynı anda idare etmek zordu. 

Geride bıraktığın en zorlayıcı ve en iyi şey neydi? 

R: Birden fazla film çekmek, buna alışmak ve çabucak karaktere bürünmek harikaydı. Birden fazla şansınız olması güzeldi. Fakat bir yandan da kötüydü çünkü bir yerden sonra karakter için yeni fikirler üretemiyorsunuz ve hep aynı insanlarla çalışıyor olmak sizi tembelleştiriyor. Bir de farklı yönetmenlerle çalışmak harika bir şeydi, böylece adımlarınızı sağlam atmayı öğreniyorsunuz.


Seri senin için pek çok kapı açtı. Kariyerine 5-10 yıl sonrasında etkileri nasıl olur sence? 

R: Bilmiyorum. İnsanlar bana aynı rollerde oynamaktan korkup korkmadığımı soruyor ama ben bundan korkmuyorum. Zaten bu size kalmış bir şey değil. Sadece bir vampiri oynamayacağım filmleri seçiyorum. İnsanlar beni o filmlerle kabul ederler mi bilemiyorum ama bunda korkacak bir şey de göremiyorum. Önümüzdeki on beş yıl içinde ne olur hiçbir fikrim yok ya da insanlar bu seriyi hala hatırlıyor olacaklar mı bilmiyorum. Fanların Alacakaranlık Serisi'ne olan tutkuları çılgınca. On beş yıl içinde hala seriyi hatırlıyor olmakta direnirlerse eğer durum ne olur tahmin edemiyorum.

Seri boyunca yaşadığın hangi tecrübeyi yeniden yaşamak isterdin ve neden?

R: İlk filmin tamamı çok eğlenceliydi. Çok güzel bir enerjisi vardı çünkü insanlar ilk filme inandıkları için mücadele ediyorlardı. Sanki çok büyük bir şeymiş gibi hissettirmişti. İlk film ve ondan sonraki yılın tamamı çok heyecan vericiydi.

Bu seri sana çok başarı kazandırdı. Yoluna devam ettikçe bu başarının peşinden gelmesini istiyor musun?

R: Şey, bilemiyorum. Eğer farklı bir dış görünüş, daha fazla kontrol ve farklı bir toplum imajı kazanırsam bu hoş olabilir. Ama hayır aynı başarı çizgisinde devam etmek imkansız, Denzel Washington dışında tabii (gülüyor). Film endüstrisi çok garip bir yer, eğer bir süper kahramanı canlandırırsan ardından bir süper kahramanı daha canlandırırsın. Büyük paralar kazanmanın tek yolu buymuş gibi görünüyor. 

Yani en sonunda seri bittiği için seviniyor musun?

R: Bir açıdan evet. Birileri bu filmleri büyük bütçeli bir film olarak adlandırdığı an - filmin tanıtımları Burger King ürünleri veya otobüslerin üzerinde yer alan resimlere dönüştürülüyor ve büyük patronlar böyle şeyleri çok seviyor. Bir oyuncu için ise bu durum çok korkutucu. Sanki hiçbir şey üzerinde kontrolünüz yokmuş gibi hissediyorsunuz. Bu popüler kültürün parçası olan büyük bir çark. Korkutucu çünkü kapana kısılırsınız ve değişmekten korkarsınız. Ve bu başınıza gelebilecek en kötü şey. 

İngiltere'de Amerika'da olduğundan daha mı çok tanınıyorsun? Eğer öyleyse, durum nasıl?

R: Cidden bilmiyorum. İngiltere’de insanların arasına karışıp gayet iyi idare edebiliyordum, tüm olay ilk olarak Amerika'da başladı. Şimdi ise İngiltere'de daha çok rahatsız ediliyorum. Sanırım tipik İngiliz tavrı bu. İçgüdüleriyle alakalı bir durum (gülüyor).

Baba rolüne bürünüş şeklin çok doğal görünüyor.

R: Herkesin aksine ben çocuklar ve hayvanlarla çalışmayı çok seviyorum. Sanki rol yapmıyormuşsun gibi bir his yaratıyorlar. Özellikle de bebekler. İnanılmaz bir şeydi. Bir bebeğe ya da köpeğe bir sahnede yer verirseniz her şey çok daha iyi görünür. Eğer iyi görünmezse o zaman köpeği vurursunuz (gülüyor). Şaka bir yana ajanslar çok iyi bebek oyunculara sahipler. 

Herhangi bir vampir filmi ya da dizisi izliyor musun?

R: Blade'i gerçekten severdim. Bu tarz yetişkin filmlerinden çok şey öğrendim. İzlediğim çok fazla vampir filmi ya da dizisi yok. Zaten o tarz filmlerin hayranı değilim, böyle bir şeyin hayranı olmak çok sıra dışı olurdu. Ama zombi filmlerini severim. Zombileri seviyorum. Seviyorum işte. Bu sadece psikolojik bir şey (gülüyor).

Serideki hangi yeni karakteri daha çok sevdin?

R: En çok son filmde yer alan Benjamin'i (Rami Malek) sevdim. Filme böylesine hevesli oyuncuların dahil olması güzeldi. Var olan 3-5 replikleri için bile heyecanlanmaları falan. 

Kristen ve Taylor'la ilk tanışmanı hatırlıyor musun? Taylor'ı sana yem yapmak istemiyorum ama o seninle tanışma anını hatırlamıyormuş.

R: Ben de onunla tanışma anımı hatırlamıyorum zaten. Onunla tanıştığımızda peruk falan takıyordu. Kristen'la Alacakaranlık deneme çekimlerinde tanıştık. Onları etkileyişim... Hala bir aktör olmanın kurallarını kabullenmeye çalışıyorum. Harry Potter'ı çektiğimizde, Dan'e (Daniel Radcliffe), Rupert'a (Grin) ve Emma'ya (Watson) baktığımı ve "Vay, bunlar gerçekten oyuncular," dediğimi hatırlıyorum. Onlara özenmiş ve onlar gibi olmak istemiştim. Kristen'la ilk tanıştığımda da aynı şeyi yaşadım. Dan, Rupert ve Emma'yı düşünüyorum ve onları hala o ünlü insanlar olarak görüyorum. Ne gariptir ki o üçlünün yaşadıklarının aynısını sonradan ben de Kristen ve Taylor'la birlikte yaşadım. Bu çok büyük bir şey.

Kris ve Jay Leno


Kristen'ın dün akşam (5 Kasım) katıldığı Jay Leno programı Türkiye'de bu akşam (6 Kasım) türkçe altyazılı olarak E2 kanalında saat 21:00'de yayınlanacak. Tekrarı saat 01:00'de

Bir Uçurumun Kenarındaydım


Rob: "Kariyerim boyunca hep uçurumun kenarında duruyormuş gibi hissettim, atlamaya hazırdım ta ki birileri beni tutup çekene kadar."

Beklenen Bir Sahne


Green Day - The Forgetten klibinden gifler

30 Ekim 2012 Salı

'Dior' Erkek Parfümünün Tanıtım Yüzü Rob


Rob 'Dior' Erkek Parfümünün Tanıtım Yüzü Olacak! 

E! News'in açıklamalarına göre Alacakaranlık'ın yıldızı Robert Pattinson, Fransız moda markası Christian Dior'un yeni erkek parfümünün yüzü olarak büyük bir kampanya serisini kapsayan bir a
nlaşmaya imza attı. Kaynağın verdiği bilgiye göre "Robert, parfümün kokusunu beğenmiş," ve yapılan bu 3 yıllık anlaşma yaklaşık 12 milyon a mal olmuş.
Daha önce Dior'un parfüm yüzü olan diğer ünlülerin arasında Jude Law, Charlize Theron ve Natalie Portman da bulunuyor. 
Robert, Dior'un tasarımlarına çok yabancı biri değil zaten, daha önce kırmızı halıda birkaç kez Dior imzası taşıyan smokinlerle arz-ı endam etti. Geçtiğimiz aylarda katıldığı Cannes Film Festivali'ndeki 'On the Road' ve 'Cosmopolis'in Toronto prömiyerinde giydiği takım elbiseler de keza yine Dior tasarımıydı.

Ciak (İtalya) Dergisi Röportajı





Ciak (İtalya) Dergisi Röportajı (Ekim 2012) 

-Yeni Bella neye benziyor?

Bella, ilk filmde nasıl olacağını tahmin ettiğim gibi. Her seferinde diğerlerinin tehlikelerle yüzleşmesini oturup izlemekten yoruldum. Motosiklete binmeme bile müsaa
de yoktu. Şimdiki Bella güçlü, cesur ve kendine güveniyor. Belki izleyicilerin kendilerini yeni Bella’da bulmaları biraz daha zor olacak ama bu benim için daha eğlenceliydi. Her anlamda inanılmaz bir deneyimdi.

-Hiç eski röportajlarını yeniden okuduğun oluyor mu? Okuyorsan eğer ne düşünüyorsun?

Büyük ihtimalle çok konuştuğumuzu. Hepimiz çok konuşuyorduk.

-Bella’ya elveda demek senin için zor olacak mı?

Artık tüm bu stres bittiğinden aramızda farklı bir ilişki var. Ne ben ona aitim, ne de o bana. Aslında oynadığım hiçbir karaktere gerçekten ‘elveda’ demiyorum. Onlardan bir parça hep benim içimdedir. İnanıyorum ki şimdiye kadar oynadığım tüm filmlerden –en eskisinden bile- bir sahneyi yeniden çekmem gerekse hiç zorlanmazdım. Tabii ki Bella’yla olan ilişkim daha uzun ve karmaşıktı. Çünkü hiçbir karakterle beş yılın üzerinde çalışmadım.

-Daima Alacakaranlık’taki ‘o kız’ olarak anılacağını düşündüğün oluyor mu?

Bilmiyorum ama çok çalışıyorum. Bu yıl çıkan iki filmim daha var. Pamuk Prenses açıkça Marylou’ya göre Bella’ya daha çok benzese de kesinlikle bu karakterler arasında karşılaştırma yapmak istemem. Hepsinin ayrı bir kimliği var; hiçbir zaman aynı kimliklere sahip olmuyorlar.

-Bella’nın geçirdiği evrimle profesyonel anlamda geçirdiğin kendi evrimini karşılaştırabilir misin?

Bella genellikle kendi yaş grubundaki insanların almadığı kararları almak zorunda kaldı ve ben de 12 yaşımda oyunculuğu seçerek aynı şeyi yaşadım. Akranlarımın uğraştığı arkadaş ve okul çevresinden daha fazla insanla uğraştım. Bella’yı oynamak video oyunu oynamak gibi bir şeydi; hedefe ulaşabilmek için bazen engelleri aşmak, bazen saldırmak ve kendinizi korumak zorundasınız. Bu bir yolculuktu.

-Edward’ın Bella’yı koruduğu gibi sen de kendi kariyerinde sana rehberlik edecek birinin olmasını ister miydin?

Ben zaten buna sahibim ve bu sadece bir kişi değil ailem de dahil birkaç kişiden oluşuyor. Bu iş tam bir grup işi olduğundan tüm övgüleri sadece kendi üstüme almak hiç de adil olmaz.

-İlk filmden beri sende ne gibi değişikler oldu?

İki cm uzamışım. En son boyumu ölçtüğümde fark ettim.

Gold Stars Dergisi Röportajı


Robert, Kristen ve Stephenie Meyer'ın Gold Stars Dergisi Röportajı (Ekim 2012)

Alacakaranlık'ın sona eriyor olması nasıl hissettiriyor?

Kristen Stewart: Oldukça garip. Neredeyse bir daha hiç görüşemeyeceğimiz pek çok insan var, sanki lise
den mezun olmak gibi. Bu macera çok güzeldi ama bizi yenilikler bekliyor, muhtemelen daha büyük yenilikler. 

Stephenie Meyer: Sadece fanların ilk dört filmi sevdikleri gibi serinin sonunu da seveceklerini umut ediyorum. Ben kişisel olarak en çok Bella'nın vampir olarak nasıl görüneceğini merak ediyorum. Çünkü Kristen harikaydı ve sahneler çok hoştu.

KS: Ben de bunun için sabırsızlanıyorum. Alacakaranlık'ın vampirleri gerçekten sıradışılar. Dönüşüm geçirdikten sonra daha da yükseliyoruz, insan olarak zaten belirli yeteneklerimiz var ve dönüştükten sonra bunlar kendini göstermeye başlıyor. 

Robert Pattinson: Ben gerçekten mutluyum, bittiği için değil ama sona yaklaştığımız için. İlk filmi çektiğimiz zamanı hatırlıyorum; herkes filmin başarısız olacağını ve devam filmlerini çekemeyeceğimizi düşünüp stres yapıyordu. Fakat filmin popülaritesi arttı ve hayranların seriye olan ilgisi hiç bir zaman azalmadı, dört filmin ardından bile. Çok sıradışı bir deneyim yaşadık ve bu deneyimin bir parçası olduğum için çok mutluyum.

En çok neyi özleyeceksiniz?

KS: Muhtemelen fanları, aşırı tutkulular ve bunca yıl boyunca desteklerini hiç eksiltmediler. Toplum tarafından bu kadar coşkuyla benimsenen sadece birkaç film var. Böyle bir fenomeni yaşamak muhteşem bir duygu.

Seri boyunca en çok sevdiğiniz şey neydi?

SM: Kristen, Rob, Taylor ve Mackenzie ve diğer bütün oyuncuların karakterlerime hayat vermesi.

KS: Karakterim Bella'yı ve yaşadığı süreci çok seviyorum. Serideki en cool kız o.

Edward ve Bella'nın ilişkisi son filmde köklü bir değişim geçirdi, bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

RP: Edward en başından beri Bella'nın davranışları karşısında hep hayrete düşüyor! Şimdi Bella vampir oldu diye daha da mı şaşırması lazım? Hiç sanmıyorum. Aralarındaki en büyük değişim artık ikisinin de eşit olması, sürekli onu korumaya çalışması gerekmeyecek çünkü Bella artık ölümsüz biri. Tabii bir de bu işin diğer yanı var; Bella bir yenidoğan ve eğer kendini kontrol edemezse insanları öldürebilir. Edward'ın ona yardım etmesi, kendi gibi bir vampir nasıl olmalı öğretmesi lazım. Bir çift olarak artık çok daha yakınlar çünkü sonsuza kadar beraber olacaklarını biliyorlar... Yani, tabii eğer Volturi buna izin verirse.

KS: Bella ve Edward artık gerçek bir çifti. Bella'nın dönüşümü ilişkilerini daha da özel kılıyor, hatta evlilikten bile özel. Ve Renesmee'nin varlığı bu ilişkiyi daha da kuvvetlendiriyor. Artık ebeveynler ve kızları çok çabuk büyüyor, onlar da görevlerini çabucak yerine getirmek zorundalar. 

SM: Edward ve Bella kızlarını çok seviyor ama diğerleri bu konuda temkinliler. Bu yaklaşım onların Renesmee'ye bakışını da etkiliyor. O melek yüzün ardında gizli bir canavar mı yarattılar?