'Şafak Vakti - Bölüm 2' Basın Konferansı Notları
Dört kitaptan beş film çekildi ve nihayetinde seri sona ermiş gibi görünüyor. Merak ediyorum da... farklı bir bakış açısı edindin mi? Bütün bunların kıymetini anlayabiliyor musun?
R: Çok garip, ilk filmin tanıtımı sırasında da bana seri sona erdiğinde nasıl hissedeceğimi soruyorlardı. Daha önce hiç bu kadar afallamış hissetmemiştim. Alacakaranlık'ın bitmesine son bir ay kalmış olmasını bilmek... Kafamda bir şeyleri oturtmam on yılımı alacak. İnsanların da bu seriyle kurdukları bağın nedenini anladıklarını sanmıyorum. Stephenie Meyer'in bile bu çok çok kapsamlı hikayeye neden bağlandığını bildiğinden emin değilim.
Beş yıl öncesine gidebilseydin kendine beş yıl sonra başına geleceklere hazırlıklı olman için ne gibi tavsiyeler verirdin?
R: Bira yerine votka içmeye başla, mümkün olduğu kadar gençken yapabildiğin kadar kas yap. Böylece ileride çok başarılı bir aktör olacaksın.
Yaşanan kaosla, büyük ve küçük şeylerle başa çıkmak biraz eğlenceli. Alacakaranlık etkinliklerine her katılışımda hala şaşkınlık yaşıyorum. Tutulma filmi tanıtımları için Münih'e gittiğimizde koskoca olimpiyat stadı çığlık atan 30 bin hayranla doluydu.
Filmin kilit kelimesi "sonsuz". Peki, bu senin için ne ifade ediyor?
R: Ölüm? (gülüyor) Hayır. Umut? Zor bir soru.
Edward Cullen olarak en son çektiğin sahne hangisiydi? Ve fanlarla yaşadığın en güzel an?
R: Son sahne bir açıdan çok komikti çünkü bütün filmi çok zor şartlar altında çektikten sonra finali St. Thomas'da (Karayipler) çektik. Son sahneyi gün doğumunda bitirdik, inanılmaz güzeldi. Seriye nokta koymanın en güzel şekliydi. Daha öncesinde o sahneleri Vancouver'da çekmeye çalışmış ama hiç başarılı olamamıştık (gülüyor).
Edward'ı ardında bıraktığın için üzgün müsün?
R: Evet, garip bir şekilde. En başından son sahnesine kadar garipti çünkü hayranlar kafalarındaki Edward'a takılıp kalmışlardı ve ne yaparsam yapayım bir önemi yoktu. Fakat ben karakterin hata yapan ve zayıf yönlerini ortaya koymak istiyordum. Yani ikisini aynı anda idare etmek zordu.
Geride bıraktığın en zorlayıcı ve en iyi şey neydi?
R: Birden fazla film çekmek, buna alışmak ve çabucak karaktere bürünmek harikaydı. Birden fazla şansınız olması güzeldi. Fakat bir yandan da kötüydü çünkü bir yerden sonra karakter için yeni fikirler üretemiyorsunuz ve hep aynı insanlarla çalışıyor olmak sizi tembelleştiriyor. Bir de farklı yönetmenlerle çalışmak harika bir şeydi, böylece adımlarınızı sağlam atmayı öğreniyorsunuz.
Seri senin için pek çok kapı açtı. Kariyerine 5-10 yıl sonrasında etkileri nasıl olur sence?
R: Bilmiyorum. İnsanlar bana aynı rollerde oynamaktan korkup korkmadığımı soruyor ama ben bundan korkmuyorum. Zaten bu size kalmış bir şey değil. Sadece bir vampiri oynamayacağım filmleri seçiyorum. İnsanlar beni o filmlerle kabul ederler mi bilemiyorum ama bunda korkacak bir şey de göremiyorum. Önümüzdeki on beş yıl içinde ne olur hiçbir fikrim yok ya da insanlar bu seriyi hala hatırlıyor olacaklar mı bilmiyorum. Fanların Alacakaranlık Serisi'ne olan tutkuları çılgınca. On beş yıl içinde hala seriyi hatırlıyor olmakta direnirlerse eğer durum ne olur tahmin edemiyorum.
Seri boyunca yaşadığın hangi tecrübeyi yeniden yaşamak isterdin ve neden?
R: İlk filmin tamamı çok eğlenceliydi. Çok güzel bir enerjisi vardı çünkü insanlar ilk filme inandıkları için mücadele ediyorlardı. Sanki çok büyük bir şeymiş gibi hissettirmişti. İlk film ve ondan sonraki yılın tamamı çok heyecan vericiydi.
Bu seri sana çok başarı kazandırdı. Yoluna devam ettikçe bu başarının peşinden gelmesini istiyor musun?
R: Şey, bilemiyorum. Eğer farklı bir dış görünüş, daha fazla kontrol ve farklı bir toplum imajı kazanırsam bu hoş olabilir. Ama hayır aynı başarı çizgisinde devam etmek imkansız, Denzel Washington dışında tabii (gülüyor). Film endüstrisi çok garip bir yer, eğer bir süper kahramanı canlandırırsan ardından bir süper kahramanı daha canlandırırsın. Büyük paralar kazanmanın tek yolu buymuş gibi görünüyor.
Yani en sonunda seri bittiği için seviniyor musun?
R: Bir açıdan evet. Birileri bu filmleri büyük bütçeli bir film olarak adlandırdığı an - filmin tanıtımları Burger King ürünleri veya otobüslerin üzerinde yer alan resimlere dönüştürülüyor ve büyük patronlar böyle şeyleri çok seviyor. Bir oyuncu için ise bu durum çok korkutucu. Sanki hiçbir şey üzerinde kontrolünüz yokmuş gibi hissediyorsunuz. Bu popüler kültürün parçası olan büyük bir çark. Korkutucu çünkü kapana kısılırsınız ve değişmekten korkarsınız. Ve bu başınıza gelebilecek en kötü şey.
İngiltere'de Amerika'da olduğundan daha mı çok tanınıyorsun? Eğer öyleyse, durum nasıl?
R: Cidden bilmiyorum. İngiltere’de insanların arasına karışıp gayet iyi idare edebiliyordum, tüm olay ilk olarak Amerika'da başladı. Şimdi ise İngiltere'de daha çok rahatsız ediliyorum. Sanırım tipik İngiliz tavrı bu. İçgüdüleriyle alakalı bir durum (gülüyor).
Baba rolüne bürünüş şeklin çok doğal görünüyor.
R: Herkesin aksine ben çocuklar ve hayvanlarla çalışmayı çok seviyorum. Sanki rol yapmıyormuşsun gibi bir his yaratıyorlar. Özellikle de bebekler. İnanılmaz bir şeydi. Bir bebeğe ya da köpeğe bir sahnede yer verirseniz her şey çok daha iyi görünür. Eğer iyi görünmezse o zaman köpeği vurursunuz (gülüyor). Şaka bir yana ajanslar çok iyi bebek oyunculara sahipler.
Herhangi bir vampir filmi ya da dizisi izliyor musun?
R: Blade'i gerçekten severdim. Bu tarz yetişkin filmlerinden çok şey öğrendim. İzlediğim çok fazla vampir filmi ya da dizisi yok. Zaten o tarz filmlerin hayranı değilim, böyle bir şeyin hayranı olmak çok sıra dışı olurdu. Ama zombi filmlerini severim. Zombileri seviyorum. Seviyorum işte. Bu sadece psikolojik bir şey (gülüyor).
Serideki hangi yeni karakteri daha çok sevdin?
R: En çok son filmde yer alan Benjamin'i (Rami Malek) sevdim. Filme böylesine hevesli oyuncuların dahil olması güzeldi. Var olan 3-5 replikleri için bile heyecanlanmaları falan.
Kristen ve Taylor'la ilk tanışmanı hatırlıyor musun? Taylor'ı sana yem yapmak istemiyorum ama o seninle tanışma anını hatırlamıyormuş.
R: Ben de onunla tanışma anımı hatırlamıyorum zaten. Onunla tanıştığımızda peruk falan takıyordu. Kristen'la Alacakaranlık deneme çekimlerinde tanıştık. Onları etkileyişim... Hala bir aktör olmanın kurallarını kabullenmeye çalışıyorum. Harry Potter'ı çektiğimizde, Dan'e (Daniel Radcliffe), Rupert'a (Grin) ve Emma'ya (Watson) baktığımı ve "Vay, bunlar gerçekten oyuncular," dediğimi hatırlıyorum. Onlara özenmiş ve onlar gibi olmak istemiştim. Kristen'la ilk tanıştığımda da aynı şeyi yaşadım. Dan, Rupert ve Emma'yı düşünüyorum ve onları hala o ünlü insanlar olarak görüyorum. Ne gariptir ki o üçlünün yaşadıklarının aynısını sonradan ben de Kristen ve Taylor'la birlikte yaşadım. Bu çok büyük bir şey.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder