25 Temmuz 2010 Pazar

Kris Röportajı - Almanya




Şu vampir olayı ailede de varmış. Annenin bir hayran olduğunu duyduk.
Dalga mı geçiyorsunuz! Annem vampirlere bayılıyor. Üniversitede tarih okudu ve vampir efsanelerinin arkasındaki adam, İmparator Vlad (Kazıklı Voyvoda) ilgi alanı. Ama evet, annem vampirleri ve korsanları çok sever. Havalı şeylerle ilgilenen biridir.

Hala okula giden bir oyuncu olmak zor bir şey miydi?
14 yaşımda okulu bırakıp, setlerde çalıştığım için mutluyum çünkü okul, omuzlarımda büyük bir yüktü. Ün ve baskının etkisi kalkmıştı çünkü onlar, okulda başarısız olmamamın nedeniydi. Ben asla etrafta dolanıp, aktrist olduğundan bahseden bir kız olmadım. O yüzden biri fark edene kadar ağzımı açmıyordum. Pek önemsemiyordum ama sonunda şunu duyuyordum: ‘’Ah, o bir kaltak!’’ Ben de şöyle oluyordum: ‘’Benimle hiç konulmadın ama kaltak olduğumu mu düşünüyorsun? Harika!’’

O halde okuldan mahrum kalmana rağmen kendini asosyal hissetmedin.
Mahrum kalmadım ki. Yüzlerce insanla tanıştım. Okulda bir hiyerarşi vardı ve ben bunun parçası olmadığım için memnunum. Aslında garip olan, okulu bitirdiğinizde anlıyorsunuz ki o hayatın küçük bir versiyonuymuş. Söylediğim gibi okula gitmediğim için hala memnunum.

Kadınlara göre erkeklerle daha iyi anlaştığın doğru mu?
Benimle yaşıt, tanıdığım hemcinsim pek yok. Okuldayken yaşıtım çocuklarla anlaşamazdım. Ortalama kişilerdi. Aslında insanlar hakkında genelleme yapamazsınız, eminim ki o çocuklardan bazıları cesurlardı. Ama size hiç şans vermiyorlar.

Ebeveynlerin şov dünyasında çalışıyor. (Annesi Jules Mann- Stewart bir senarist ve babası John Stewart da yapımcı.) Yani bu işi yapmak senin de kaderinde mi vardı?
Bilmem. Oyuncu olma kararı benim keyfime kalmıştı. Çok gençtim, film seçmelerine ilk gittiğimde 9 yaşındaydım. Bana ‘’Oyuncu mu olmak istiyorsun?’’ diye sordular. Ben de bu konuda iyi olabileceğimi düşündüm. Film setlerinde büyümüştüm ve ‘’ Evet, bunu pek çok kişiden daha iyi yapabilirim’’ diye düşündüm, sanırım.

Ama ünlü olmaktan ya da röportaj vermekten hoşlanır gibi gözükmüyorsun.
Eskiden röportaj yapmaktan nefret ederdim ama bu işte giderek daha iyi oluyorum. Şimdi kendimle daha barışığım. Sadece, bir oyuncuyum diye neden özel hayatımdan bahsetmem gerektiğini anlamıyorum. Twilight’a başlamadan önce de medyayla alakam olmuştu. Ama ben bu işi sekiz yıldır yapıyordum ve şöyle dedim: ‘’ Kendime olan tüm güvensizliğimi alıp, pencereden atacağınızı mı düşünüyorsunuz? Ağzımdan çıkmayan şeyleri mi oraya yazacaksınız? Hayır, bu olmayacak.

Sevdiğin ama şu sıralar yapamadığın şeyler var mı?
Bazen ‘’Hey, bir restauranta gelmek ister misin?’’ diye soran arkadaşlarım oluyor. Bense daha çok ‘’ Birilerinin evinde toplanmak ister misiniz? Bu çok daha eğlenceli olurdu.’’ diyorum. Zaman zaman dışarıya çıkabilmek hoş olurdu ama kalabalık yerler veya bir gece kulübüne gitmek değil. Bazı kızlara dediklerim garip gelebilir.

Herkesin seni tanıyacağını düşündüğün için mi böyle?
Herkes beni tanıyor, bu yüzden ben hiç kimse için yeni biri olamayacağım. Hiç bir zaman kalabalığa karışıp; ‘’Hey, tanıştığımıza memnun oldum. Ben öylesine bir kızım. Kim olduğum hakkında hiçbir fikrin yok’’ diyemeyeceğim. Her zaman benim hakkımda bir görüşü olanlarla tanıştırılacağım. Bu çok garip. Durumun son derece farkındayım ve bu beni değiştiriyor.

Ama işinin bazı iyi yönleri mutlaka vardır, değil mi?
En önemlisi, bir oyuncu olarak seçim yapabilecek konumda olmam. Bu nadir bir durumdur. Şanslı olanlar kendi yollarını çiziyorlar ve iyi insanlarla çalışmak gerçekten sizi toleranslı kılıyor. Tanınan biri olmaya başlar başlamaz, hemen yeni teklifler alıyorsunuz. Twilight’ta hepimiz çok şanslıydık. Bu sayede ‘’Welcome To The Rileys’’i yapabildim ve herkes ‘’Hadi, filmde sitriptizci olan Twilight’daki kızı izlemeye gidelim’’ diyebildi.

Rahatlamak için neler yaparsın?
Çok fazla şey yapmam. Okurum, arkadaşlarımla görüşürüm. Max adında bir kedim var ve onu gerçekten çok seviyorum. Sürekli seyahat etmek sinir bozucu özellikle de kedimin deli olduğunu düşünürsek. En sakin haliyle bile Deccal’a benziyor. Uçaktayken tam önümde, koltuğun altında, taşıma kafesinde oturuyor ama onunla uçakta yolculuk etmek hiç de hoş değil çünkü sürekli bağırıp, tırmalıyor.

Edward mı, Jacob mı, hangisini seçerdin?
Bella’nın kararının arkasında durmalıyım. Onu destekliyorum. Bence onun hakkında bu kadar havalı olan şey; Jacob ona her şeyi sunabilecekken ki bu kolay yoldu, o ve Edward’ın birbirlerine delice aşık olmalarıydı.

Eclipse’de, Edward Bella’nın evlenme teklifini kabul edeceği konusunda umutsuzdu. Genç yaşta evlenmekle ilgili düşüncelerin neler?
Bu romanda önemli bir an ve benim de Bella’nın hayatı için heyecanlandığım şey. Ama ben, büyürken düğününü düşünen tiplerden değilim. Film içinse bu olay çok büyük ve destansı olacak.

Anlaşılan Robert çekimler arasında bir çeşit joker gibi.
Evet. Eğer sahnede onun zorlanacağı bir şey varsa, yapabileceği pek bir şey yok, yine de onu yapacaktır. Ama ben konuşmaya başlar başlamaz, başka şeylerin de olduğunu anlayınca çıldırıyor. Yine de bizim dediğimiz oluyor.

Çeviren: mesecina

Hiç yorum yok: