21 Aralık 2012 Cuma

Kristen Aldatma Olayıyla İlgili Özür Diliyor.


Kristen Aldatma Olayıyla İlgili Özür Diliyor..

Kristen: ''İnsanların seni sevmesi ya da nefret etmesi korkunç bir şey değil. Ama dürüst olmak gerekirse, Umrumda değil çünkü bu içinde bulunduğum durumu değiştirmez. Ve ben onları çok kızdırdığım için herkesten özür diliyorum. Niyetim bu değildi.''

- Newsweek Dergisi Röportajından - 5 Aralık 2012

FilmInk Röportajı


FilmInk Röportajı (Avustralya - Kasım 2012) 

FilmInk, Robert Pattinson'a kariyerini belirleyen ama aynı zamanda bir zamanlar sahip olduğu özel hayatının kaybına yol açan Edward Cullen karakterini özleyip özlemediğini sormaya kalkıştığında aktör ağlamakla gülmek arasında kalmış görünüyor.

"Bilmiyorum. Tekrar aynı rolü oynamayacak olmak garip olacak. Hala o rolü bir daha oynamayacağım gerçeğini idrak edemedim."

Oturduğu yerde endişeyle kıvranan aktöre soruyoruz: tuhaf mı hissediyorsun, rahatlamış mı? "Hımm, son filmin çekimleri oldukça zordu... yani çok çok uzun," diyor gülerek. "Sekiz ay boyunca her gün 2,5 saat makyaj yapmak zorunda kalınca 'Hayır, bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım!' diyorsunuz."

Nankörlük etmiyor tabii ki. "Sinema endüstrisinde bir kariyer edinmek o kadar zor ki. Ama Alacakaranlık sayesinde sahip olduğum şeyler muhteşem... Beş yıllık çekim süreci, az da olsa Amerika'da yaşamak. Yapabileceğimi dahi tahmin edemediğim şeyleri yapabilmek. İnsanların hayal bile edemeyeceği çılgınca tecrübeler yaşamak. Mesela 30 bin insanın sizin için çığlıklar atması ya da buna benzer şeyler yapması... siz sadece orada duruyor ve hiçbir şey yapmıyorsunuz! Fakat kötü yanları da yok mu? Bütün bunların 12 yıl önce falan olmasını isterdim... kameralı telefonların ve TMZ'nin olmadığı dönemlerde. O zaman harika olurdu! Başarılı bir aktör olunca Los Angeles'ta her şeyi yapmak mümkün diye düşünürdüm. Şöhretin sadece iyi tarafını yaşıyor olsaydım her şey inanılmaz olurdu."

Bize öyle geliyor ki çokça parti düzenlerdi. "Ne yazık ki şimdilerde aktörlerin çoğu dünyanın en içine kapanık insanları haline geldi çünkü hiçbir şey yapamaz hale geliyorsunuz," diyor gülümseyerek. "Kimseye güvenemiyorsunuz bile. Her şey dönüp dolaşıp kariyerinizi etkiliyor."

Bunalımlı vampir Edward Cullen'a hayat vermek aktör için biraz zorlu olmuş. "Aynı rolü beş yıl boyunca canlandırınca ve bu rol de fantastik bir karakter olunca farklı bir şey bulmak çok zor bir hale geliyor. İlk filmden edinebildiğimiz tek bilgi Edward'ın umursadığı tek şey Bella'ya olan aşkı, serinin geri kalanında ise şöyle tanımlanabilir 'O asla Bella'dan ayrılmayacak.' Ee geriye üstüne düşünecek ne kaldı? Hiçbir şekilde yaralanmayacak ve ne olursa olsun Bella ile tartışma yaşamayacak. Ailesinin ölümü dışında herhangi bir duygusallık yaşamıyor ki bu da en sonda yaşadığımız tek risk. Yani oldukça zorlayıcı bir roldü. Rahatlıkla oynadığım tek özelliği kendine güvensiz oluşuydu. Ki bu da kitaplardan oldukça farklı çünkü kitaplarda Edward çekici ve tasasız bir karakter. Bu özelliklerini filmde nasıl oynayacağımı bilemedim... nasıl olur da aynı anda hem tasasız hem de kaygılı biri olabilirsiniz? Bu çok anlamsız gelmişti," diyor Pattinson.

Pattinson, James Franco'nun toplumda yarattığı imajı kendine örnek alıyor. "İnsanlar benim gerçekten nasıl biri olduğumu bilmiyorlar -ki bu da çok iyi bir şey," diyor gülerek. "Gerçek kişiliğim Edward'dan oldukça uzak. İnsanlar kişiliğimi çözemiyor ya da kafalarında bir yere oturtamıyor. Eğer her yerde kendinizi görmekten sıkıldıysanız, tek yapabileceğiniz şey onu yok etmektir. Mesela bir önceki röportajınızda söylediklerinizi yalanladığınız bir röportaj verirsiniz ve çok çok farklı biri gibi davranırsınız. İşte o zaman herkes 'Onun kişiliği hakkında hiç bir fikrim yok,' der. Bu işten ancak böyle kurtulabilirsiniz çünkü yaptığınız işe inancınızı kaybetmemenin tek yolu bu. Bütün aktörler aynı sorunu yaşıyor; toplumda yarattığınız imaj ile gerçek kişiliğinizi harmanlamak. Ortaya çıkardığınız performansın perspektifinden yaşamınıza göz atıyorlar, öyleyse o şekilde bakmaya devam etsinler ve ardından da gerçekten ortaya koyduğunuz oyunculuğa."

Garrett Hedlund Kristen'dan Bahsediyor.



NextMovie: Kristen Stewart'ın özel hayatının filmin gösterimini ve insanların filme bakış açılarını etkileyeceğinden korktun mu?

Garrett Hedlund: Hayır, böyle bir şeyi hiç düşünmedim. Bu rolü o canlandıracağı için çok heyecanlıydım çünkü kendini tamamen bu projeye adamıştı. "Into the Wild" filmini izlediğimde Tanrım bu kız Marylou için mükemmel seçim demiştim, Marylou gibi yaşından daha büyük bir olgunluğa sahip olduğunu görmüştüm... Çok heyecanlıydım. Projeye katılır katılmaz işin içine daldı ve bu konuda çok tutkuluydu. Kitabı 15 yaşındayken okumuştu, Walter'la konuştuğunda nasıl bir fanatik olduğunu gösteriyordu. Saatlerce LuAnne'in ses kayıtlarını dinleyip durdu ve onun ruhunu yakalamak için uğraştı. Bu filmde onunla ve de Sam'le [Riley] birlikte çalışmak için çok heyecanlıydım. 'Control'ü izledim ve filmin sonuna geldiğinde başa alıp tekrardan izledim ve hatta ertesi gün tekrar izledim. Onun çok büyük hayranıydım, 'Control'de müthiş bir iş çıkardığını düşünüyorum.

NextMovie: Kristen ayrıca filmde hiç de Bella Swan vari olmayan şeyler yapıyor. Sence 'Alacakaranlık' fanları buna nasıl tepki verecek?

Garrett: Bence filmde inanılmaz bir performans sergiliyor ve fanları çok sevdikleri birini böylesine farklı bir projede izlediklerinde onunla gurur duyacaklar.

NextMovie: Twi-hardlar'ın filmi izlemesini umuyor musun?

Garrett: Umuyor muyum? Bu çok alçak gönüllü bir yorum olur. Umuyor muyum? Hayır, izlemeleri için dua ediyorum! Tüm Tanrılar'a dua ediyorum! Filmden etkilenip kitabı okumaya karar vermeleri için pek çok kişinin izlemesi önemli.
__________________________________________________________________________________________________________

RottenTomatoes: Yani farklı farklı kaynaklardan topladığınız bilgilerle bu karakterleri yarattınız.

Garrett: Evet, karakterlerin ruhlarını bulabilmek için çok uğraştık. Kristen bu konuda çok şanslıydı çünkü karakteri LuAnne Henderson'ın saatlerce süren ses kayıtlarını dinledi. Aslında ben de bir bakıma şanslıydım çünkü onun aşkını sesinde duyabiliyordum, anlarsınız ya konuşma şekli ve gülüşü falan. 'Ah biliyorsun ben ve Jack çok iyi dans ederdik,' gibi şeyler söylediği zaman onun o eşsiz ruhunu görebiliyordunuz. Hiç kimseye yargılayıcı bir gözle bakmıyordu. Hayatını sonuna kadar yaşadı, tıpkı etrafındaki adamlar gibi. Yaşının ve zamanının çok ötesinde biriydi. Ayrıca birbirlerine yazdıkları mektuplar da vardı, o mektuplarda adeta onların ruhlarını görebiliyorduk. Yaşadıklarını dürüstçe ve cesurca anlatma şekilleri, korkuları ve baskılar hakkında birbirlerine cesaretlendirmeleri... Aklınıza öylesine işliyorlar ki keşke onlar gibi insanlar tanısam diyorsunuz. Bizim de tüm yaptığımız herkesin tanımak istediği bu insanları canlandırmaktı. [Gülüyor]

Rob: Her Şey Kariyerinizi Etkiliyor.


Rob: "Ne yazık ki şimdilerde aktörlerin çoğu dünyanın en içine kapanık insanları haline geldi çünkü hiçbir şey yapamaz hale geliyorsunuz, Kimseye güvenemiyorsunuz bile. Her şey dönüp dolaşıp kariyerinizi etkiliyor."

Kris MTV Röportajı


 MTV Röportajı 


Hikayenin ve dolayısıyla filmin dili hakkında:


"Öncelikle hikaye 1948'de geçiyor dolayısıyla insanlar o dönemlerde değişik bir ahenkle konuşuyorlar, neredeyse farklı bir aksan gibi. Onun (LuAnne'in) pek çok ses kaydını dinledik ve herkes beş dakika sonra etrafına bakınıp gülmeye başladı, çünkü hiç kimse onun konuşma şeklinin bu kadar bulaşıcı olmasını beklemiyordu. Sanki birden bire herkes ona deli gibi vurulmuştu, ses tonu nasıl desem çok melodikti. Ben çok monoton bir şekilde konuşuyorum fakat onun sesi bir yükseliyor, bir alçalıyor ve sürekli değişiyordu. İnanılmaz etkileyiciydi. Los Angeles'ta büyüdükten sonra Denver'a taşınmış fakat bize sanki bambaşka bir evrende yaşamış gibi gelmişti."


"Dikkatimi çeken en önemli şey bir şeyden bahsederken çok fazla kelime kullanmalarıydı. Onun (LuAnne) sürekli kullandığı bir laf vardı ve ben de bunu kendi konuşmama aktarmaya çalıştım, nihayetinde de başardım. Sürekli "herhangi bir durumda" ("in any case") diyordu, daima bir ondan bir bundan bahsediyor ve ard arda milyon tane farklı şeyden bahsediyordu. Anlattığı her şeyden sonra hep "herhangi bir durumda" lafını kullanıyor. Bu çok sevimliydi."


Yetişkinlere yönelik olup gençlere uygun olmayan ilk kez izlediği veya okuduğun şey ne sorusuna 'Yolda' cevabını veriyor ve ailesinin ona kural koymadığından bahsediyor:


"Benim için kurallar yoktu. +18 filmler izlememi hiçbir zaman yasaklamadılar. Nedenini bilmiyorum."


İzlediği +18 filmler:


"'Taxi Driver'ı (Taksi Şoförü) çok çok küçük bir yaşta izlemiştim. 'The Shining' (Cinnet) de favori filmlerinden biriydi. Çok küçükken 'Castle Freak' beni acayip korkuturdu ama ne komiktir ki 'The Shining'de hiç korkmamıştım. Bunu seviyorum. Kesinlikle favori filmlerimden biri."


En son ne zaman eğlence olsun diye dans ettin?


"Bu sabah. Her sabah. Ufak dans hareketleri yapıyorum."


Dünkü geceki konserde (12-12-12 konseri) eğlendin mi?


"Evet. Aslında konserde pek kalamadım çünkü filmimizin gösterimi vardı. Fakat harikaydı, böyle bir şeyin parçası olmaktan çok mutluydum." 


'Focus' hakkında:


"Focus'a kadar başka bir şeyler daha yapmak istiyorum ama sanırım olmayacak... Güzel bir proje bulamadım."


"Çok iyi bir hikaye. Önceki gün filmle ilgili tek söylediğim şey komedi olduğuydu, sanki 'tamam millet gülmeye hazırlanın, çok komik olacak' der gibiydi. Ama ben gerçekten komik buldum. Harika bir hikaye."


Snow White and the Huntsman devam filmine hala sıcak bakıyor musun?


"Evet, elbette. Proje uzun süredir ne durumdaysa hala öyle, henüz bir ilerleme yok. Fakat insanların hikaye ve devam filmi konusunda oldukça istekli olduklarını görüyorum."


Josh'un Twilight'ın devam etme olasılığı esprisi üzerine:


"Hayır, artık onların aramalarına cevap vermiyorum!"


Son Twilight tanıtımları hakkında:


"Evet, mümkün olduğunca tadını çıkardım. Her şey çok güzeldi. Fakat diğerlerine oranla çok farklıydı. Ama yine de güzeldi."

11 Aralık 2012 Salı

Rob'un Ruhsal Takıntıları


Rob: "Çok garip ruhsal takıntılarım var; tüm söylenenlerin sadece kötü yanlarını algılıyorum. İnsanların ne kadar iyi şeyler söylediklerinin bir önemi yok ben sadece negatif kısmını görüyorum."