27 Aralık 2013 Cuma

En İyi Giyinen Kadın


Kristen Glamour İngiltere Tarafından 2013'ün En İyi Giyinen Kadını Seçildi!

Bu yıl da galip değişmedi.
Ve yine yapacağını yaptı. Üzerine direk bir gece elbisesi geçirip işi bitirmek mi? Hayır bu kız o kızlardan değil. Her zaman cool K-Stew için kırmızı halı stili deri pantolonlardan şortlara ve hatta tamamı dantel tulumlara kadar her şeyi kapsıyor. İster Zuhair Murad'dan giyinsin ister Balenciaga'dan tüm görünümlerini kendine özel rock şıklığıyla birleştiriyor. Ne yıldı ama!

1. Kristen Stewart 
2. Emma Watson 
3. Kate Middleton 
4. Emma Stone 
5. Taylor Swift 
6. Victoria Beckham 
7. Cheryl Cole 
8. Blake Lively 
9. Katy Perry 
10. Beyoncé 
11. Olivia Palermo 
12. Zooey Deschanel 
13. Mila Kunis 
14. Angelina Jolie 
15. Pippa Middleton 
16. Jennifer Aniston 
17. Jessie J 
18. Reese Witherspoon 
19. Lea Michele 
20. Ashley Greene

"Fimlerime Aşırı Saygı Duyarım."


Rob: ''Yaptığım filmlere aşırı saygı duyarım. Bu yüzden ne olursa ne olsun zamanı, enerjiyi ve etkiyi hep kullanmaya çalışırım ve hiç kimsenin yapmadığı seçimler yapmayı denerim. Şu anda "deniyorum" diyorum ama komik aslında çünkü henüz gerçek anlamda başarılı olmuş gibi hissetmiyorum.''

- 2013 Grazia (Güney Afrika) Röportajından

Balenciaga Tanıtımı




Forbes Listesinde Robert


Robert, Forbes'un "2013'ün En Çok Kazandıran Oyuncuları” Listesinde 9. Sırada Yer Alıyor.

Aldığı her 1 $ karşılığında yapımcılara 23.50 $ kazandırdı.
Alacakaranlık genç aktör için çok iyi gelmişti. Şimdi ise seri dışında da başarı sağlayabileceğini gösterme zamanı.

Forbes Listesinde Kris


Kristen Forbes'un "2013'ün En Çok Kazandıran Oyuncuları” Listesinde 8.sırada Yer Alıyor.

Aldığı her 1 $ karşılığında yapımcılara 25 $ kazandırdı.
Alacakaranlık filmleri sağolsun Stewart, yapımcılara aldığı her 1 $ karşılığında en iyi kazançlardan birini sağladı. Alacakaranlık sonrası yer aldığı projelerde ise daha az kazanacakmış gibi görünüyor.

5 Aralık 2013 Perşembe

Camp X-Ray Dünya Prömiyeri


'Camp X-Ray' Dünya Prömiyerini Sundance Film Festivali'nde Yapacak!
Sundance Film Festivali 2014 kapsamında bu yıl 16 filmin prömiyeri yapılacak ve bu filmlerden biri de 'Camp X-Ray'!

Peter Sattler tarafından yazılan ve yönetilen 'Camp X-Ray'de Guantanamo Kampı'nda görev alan genç bir kadın gardiyanın kamptaki bir tutukluyla arasında gelişen sıradışı arkadaşlık hikayesi konu ediliyor. 

Oyuncular: Kristen Stewart, Payman Maadi, Lane Garrison, J.J. Soria, John Carroll Lynch. 

Festival 16-26 Ocak 2014 tarihleri arasında Utah'da düzenlenecek.

Lane Garrison, Kris Hakkında...


'Camp X-Ray' filmindeki rol arkadaşı Lane Garrison, Kristen Hakkında Konuşuyor:

''Kristen ile çalışmak olağanüstüydü. Onun hakkında söylenecek çok şey var ama aklımda hiçbir şey yok. O tam bir erkek fatma ve sporları çok seviyor. Birlikte basketbol oynadık ya da cezaevinde her gün futbol oynadık. Biz orada bir atış alanı kurduk. Aynı zamanda büyük bir golf hayranı, yani hemen hemen her sporu yaptık. O oyunculuğu çok seviyor. Küçük bir film ya da büyük bütçeli bir film olması önemli değil. Sadece mesleğini yapması yeterli. Bu hikaye gerçekten, gerçekten güçlü olacak gibi. İnsanların bazı tartışmalara neden olacak sorular soracağını düşünüyorum Guantanamo'da neler yaptığımıza dair.''

Rob'ın Yeni Filmlerinin Çekim Tarihleri.


13 Ocak'ta The Queen of Desert'ın 28 Nisan'da da Mission: Blacklist çekimlerine başlanacak.

Camp X-Ray Filminden.


3 Aralık 2013 Salı

2013 yılının En Seksi Adamı.


Robert Pattinson, Glamour İngiltere tarafından "2013 yılının En Seksi Adamı" listesinde 2. sırada!

1. Henry Cavill
2. Robert Pattinson
3. Liam Hemsworth
4. Tom Hidldeston
5. Benedict Cumberbatch
6. Harry Styles
7. Chris Hemsworth
8. Idris Eba
9. Jamie Campbell Bower
10. Justin Bieber
11. Charlie Hunnam
12. Ian Somerhalder
13. Matt Bomer
14. Johnny Deep

Listenin tamamına buradan bakabilirsiniz:http://www.glamourmagazine.co.uk

8 Kasım 2013 Cuma

GQ İngiltere Röportajı (Eylül 2013)


GQ İngiltere Röportajı (Eylül 2013)

Şimdiye dek, Robert Pattinson hayatına hiçbir markayı dahil etmedi. Alacakaranlık'ın yıldızı kârlı sözleşmelerle kazancını arttırabilirdi fakat bunu yapmadı. Ama bu durum Çarşamba günü 12 Haziran 2013'te değişmeye hazırlanıyor. Dior Homme kampanyasının dünya prömiyeri için Batı Hollywood'daki Soho House'dayız ve yeni reklam yüzümüz Pattinson. Led Zeppelin'nin 'Whole Lotta Love' şarkısının arka planda yer aldığı ve yönetmen Romain Gavras tarafından yönetilen '1000 Lives' isimli bir dakikalık reklam filminde Edward ve Bella'dan çok farklı, New York'lu, tutkuyla aşık bir çift yer alıyor

Pattinson mavi renkli iki düğmeli Dior Homme takım elbisesi ve içindeki siyah tişörtüyle ilk basın görüşmesine çıkıyor. "Reklam yapma konularında biraz çekingenim." diye itiraf ediyor. "Büyük şirketlerle çalışırken her zaman çok tereddüt ederim." Dior şirketi kendisini ikna etmek için, projenin konseptinden yorumlanış şekline kadar her şartta Pattinson'a özgürlük tanıdı. "Romain başından beri benim ilk tercihim olmuştu," diyor. "Olaya girmeden önce ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu; sadece bir şeyler yapıyorduk. Daha önce hiç böyle çalışmamıştım."

Gavras'ın fikri, parfüm reklamını orijinal bir şeye dönüştürdü: "Birçok hatunla dolu, pahalı araba kullanan bir adam." Ayrıca filmde eski püskü bir BMW -ki Pattinson ilk gününde o araçla kaza yaptı - ve onun tek aşkı: modellikten oyunculuğua geçiş yapan Camille Rowe var. Pattinson'a göre hikaye, "kendine zarar veren" iki kişinin ilişkisi "mıknatıs gibi birbirini iten ama sadece çok kısa bir saniye için birbirine değen - yani olmaması gereken birşey," gibi. Bu sözleri bizi Kristen Stewart'la yaşadıkları konusunda düşündürtüyor; acaba kendi deneyimlerinden mi ilham aldı?

27 yaşındaki Pattinson genç-vampir akımının zincirlerinden kurtuluyor: "Çekim yapmak için garip bir dönemdi; ilk kez yetişkin biri gibi hissetmiştim." Pattinson, kampanyadan bahsediyor, "Şimdi projeye oldukça bağlıyım. Artık çok daha doğru görünüyor çünkü çekimler çok eğlenceliydi. Bu işi yaparken ticari bir şey yapıyor gibi hissetmedik. İzlerken bile bir şeyler satmaya çalışıyormuşum gibi hissetmiyorum." Bu da bizi Dior'un onu neden işe aldı konusuna getiriyor: parfümü satmak. Peki onun ilk parfümü neydi? "12 yaşındayken, teyzem bana L'Eau D'Issey'i verdi. Aynı yaz saç jölesini de keşfetmiştim ve süper şık olduğumu düşünüyordum."

The Big Shoe


The Big Shoe filminin çekimleri 2014 Nisan ayında başlayacak.

'The Big Shoe'dan haberler var! AFM (American Film Market) 2013'den gelen haberlere göre; Bankside Films filmin satış haklarını üstleniyor. Ayrıca resmi olarak pre prodüksiyon aşamasına giren filmin kadrosuna yeni bir isim, Klaus Maria Brandauer de katıldı. Ve son olarak filmin çekimlerinin Nisan 2014'te gerçekleşmesi planlanıyor.

Bankside Films - THE BIG SHOE

Tür: Komedi, Dram, Romantik
Yönetmen: Steven Shainberg
Oyuncular: Jim Sturgess, Kristen Stewart, Elizabeth Banks, Klaus Maria Brandauer

THE BIG SHOE, yaratıcılığı bastırılmaya çalışılan sıradışı ayakkabı tasarımcısı Nate ve onu tekrar harika tasarımlar yapmaya iten ilham perisi Delphi'nin hikayesini anlatan çarpıcı bir romantik komedi. Ailesi tarafından üst tabakaya hitap eden ayakkabılar üretmesi yasaklanan Nate Arbinger, babası hayatta olduğu süre boyunca ailesinin sanayileşmiş ayakkabı işleriyle uğraşmamaya yemin etmiştir. Babasının ölümü üzerine cenaze töreni sebebiyle evine dönen Nate, annesi Irene ve ablası Ellen'ın ondan şirketi yeniden canlandırması ve tekrar ayağa kaldırmasını istediğini bilmesine rağmen bunların hiçbiriyle uğraşmak istemiyordur.

Onun bu isteksizliğini gören Irene, oğlunun tekrar işinin başına dönmesini sağlamak için özellikle ayak fetişi konusunda uzman olan bir terapist MK'yı (Mary Kay) tutar. MK da bunun üzerine Nate'e ilham vermesi için seks işçisi ve ayak modeli olan Delphi'yi işe alır. Yavaş yavaş aşık olmaya başladığı güzeller güzeli Delphi'den ilham alan Nate şimdiye kadar yarattığı en güzel işi ortaya çıkarır. Fakat ailesi yeni yarattığı ayakkabı kreasyonunun kontrolünü eline alıp ilham perisinden ayırınca, Nate büyük bir çöküş yaşar. Ta ki MK tekrardan işe el koyup Nate'in hayatını beklenmedik ve şaşırtıcı bir şekilde düzene sokana kadar...

Screen Daily - Londra kaynaklı Bankside Films, Steven Shainberg'in komedi-dram filmi 'The Big Shoe'nun dünya çapındaki haklarının satışından sorumlu olacak.

Yeteneğini kendi çıkarları için kullanmaya çalışan ailesinden uzak durmaya çalışan bir ayakkabı tasarımcısının hikayesini konu alan filmde Jim Sturgess, Kristen Stewart, Elizabeth Banks ve Klaus Maria Brandauer rol alacak. Stewart tasarımcının ilham perisini canlandıracak.

Shainberg ve Mickey Birnbaum'un yazdığı filmin satışı Bankside ve Güney Afrika kaynaklı Azari Media tarafından yapılacak. Filmin çekimlerinin Nisan 2014'te başlaması planlanıyor.

Filmin yapımcılık koltuğunda Mad Change Productions'dan Andrew Lazar oturuyor, uygulayıcı yapımcılar ise Christina Weiss Lurie, Phil Hunt, Compton Ross ve Anton Ernst.

Filmin Kuzey Amerika hakları ise CAA'nın (Creative Artists Agency) elinde bulunuyor.

Bankside'ın satış ve reklam sorumlusu Stephen Kelliher filmle ilgili olarak şunları söylüyor: "Sekreter filminin büyük hayranlarıyız, bu yüzden Steven Shainberg'in yeni filmine dahil olma fırsatı doğduğunda bunu kesinlikle yapmalıyız dedik. Heyecan verici bir oyuncu kadrosuna sahip, sıradışı bir yönetmenin elinden çıkmış çok orijinal bir hikaye. Ve eminiz ki tüm dünyadan distribütörler de en az bizim kadar heyecan duyacak. Burada, AFM'de filmi tanıtmak için sabırsızlanıyoruz."

Yeni Film Projesi: 'The Lost City of Z'



Screendaily AFM'den günlük paylaştığı haberlerde bugün, Robert Pattinson ve Benedict Cumberbatch'ın 'The Lost City of Z' projesinde bir araya geleceğini belirtti. 

Makaleden: Panaroma Media bir macera filmi olan The Lost City of Z'nin finansını ve pazarlamasını üsteleniyor. James Gray'in yöneteceği projede Benedict Cumberbatch ve Robert Pattinson rol alacak.
Filmi hikayesi: 

(IMDb'ye göre Benedict Cumberbatch filmde Albay Percy Harrison Fawcett'i canlandıracak. Robert'ın rolü hakkında şimdilik bir bilgi yok.) 

1925'te efsanevi İngiliz kaşif Percy Fawcett, tehlikeli uygarlıklar hakkında bilgi edinmek için Amazon ormanlarında keşfe çıkar. Ve bir daha geri dönmez. 

Deadline: Filmin yapımcılığını Brad Pitt, Dede Gardner, Jeremy Kleiner ve Anthony Katagas'ın sahibi olduğunu Plan B şirketi üstleniyor.

1 Kasım 2013 Cuma

Robert ve Kristen


30 Ekim 2013

Çekim Tarihi Ve Kadro.


Queen of the Desert 
Çekim Tarihi Ve Kadro

Queen of the Desert'ın çekimleri 1 ay sonra başlayacak, Çekimler Fas,Ürdün ve Londra'da gerçekleştirilecek. Kadro Nicole Kidman, Robert Pattinson, Damian Lewis ve James Franco'dan oluşuyor.

Tam tarihi: 15 Aralık 2013– 15 Ocak 2014 Londra, Ürdün ve Fas.

Kris Ayrılığı Atlatamadı.


Ünlü oyuncu Kristen Stewart'a sevgilisi Robert Pattinson'dan ayrılmak pek yaramadı. Pattinson'ı evli yönetmen Rupert Sanders ile aldatan ve sancılı bir ayrılık süreci yaşayan Stewart, ayrılığın ardından hala kendisine gelmeyi başaramadı. Yakışıklı aktörden ayrıldıktan sonra hiç kimseyle görünmeyen Stewart'ın arkadaşları da güzel oyuncunun psikolojisi konusunda endişeli. Stweart'ın arkadaşları, İngilizDaily Mail gazetesine şöyle konuştu:

HAYATINDA KİMSE YOK.

"Kristen, Robert'ın hep yanında kalacağını düşünüyordu. Oysa kişilikleri hiç uygun değildi. Buna rağmen ondan ayrılacak cesareti yoktu. Zaten ona olan hisleri kuvvetli olsaydı asla Rupert ile görüşmezdi. Olayın ortaya çıkması ve yaşananlar onu çok etkiledi. Robert, ondan ayrıldıktan sonra Sean Penn'in kızı Dylan ile görüşmeye başladı. Oysa Kristen'ın hayatında hiç kimse yok. Psikolojisini toplayamadı. Bu süreci atlatmak için psikolojik destek almaya başladı."

19 Eylül 2013 Perşembe

'Snow White and the Huntsman' Devamı Hakkında.


Chris Hemsworth 'Snow White and the Huntsman' Devam Filminden Bahsediyor.

"Bilemiyorum. Eğer bir film daha yapmak istiyorlarsa olabilir. İlk filmi çekerken harika vakit geçirdim. Şimdilik yapımcıların planlarını bilmiyorum ama Avengers 2 ile anlaşmam var, filmi önümüzdeki yıl çekmeyi planlıyoruz ve büyük ihtimalle çekimler bütün yıl boyunca sürecek. Bu yıl ise Thor 2'nin tanıtımları başlayacak, yani devam filminde oynamam çekimleri hangi zamana sıkıştıracaklarına bağlı. Zamanımız gittikçe daralıyor çünkü."

Dior Homme Parfümü Çekimlerinden.





28 Ağustos 2013 Çarşamba

Robert Los Angeles Çocuk Hastanesi'nde.






Robert Los Angeles Çocuk Hastanesi'ni Ziyaret Etti. 

Rob: "Selam, n'aber? Ben Robert Pattinson, Los Angeles Çocuk Hastanesi'ndeyim. Beni ağırladığınız için teşekkür ederim. Harika bir gün geçirdim, umarım yakında tekrar görüşürüz. Çok teşekkürler!"

Şu aralar Maps to the Stars çekimlerini sürdüren 27 yaşındaki oyuncu çocuklarla fotoğraf çektirip onların çerçevelerini imzaladıktan sonra pembe bir çerçeve hazırlayıp onu kalplerle süsledi ve berbat el kabiliyeti hakkında kahkalar attı.

Child Life görevlisi Ana Vega: "Robert çocuklarla karşılaşacağı için fazlasıyla gergindi fakat onları geri çevirmek istemedi bu da onun ne kadar alçakgönüllü oluduğunun bir kanıtı. O çok merhametli ve kibar biri."

Pattinson ayrıca odasından çıkamama durumu olan iki hastayı -büyük Alacakaranlık hayranı- daha ziyaret etti.

Hastanenin halkla ilişkiler müdürü Lyndsay Hutchinson: "Hastalardan birinin şaşkınlığı ve hayranlığı karşısında gülmeden edemedik. Bunun onun için dünyalara bedel olduğunu anlayabiliyordunuz; gözleri dolmuş ve ağzı kulaklarındaydı. Diğer küçük kız ise sürekli ona şaka yapıyordu ve Amerikan aksanı yapması için yalvarıyordu. Çabucak arkadaş olmuşlardı."

Dior Homme Parfümü Çekimleri








Bilim Kurguyu Seviyor.


Robert Pattinson: ''Blade Runner ve Star Wars (Yıldız Savaşları). Bilim kurgu türünü ve o türde yaratılan dünyaları çok seviyorum. Çocukken The Empire Strikes Back izleyip kendinizi karakterlerle bütünleştirip, onlardan biri olduğunuza inanırsınız hatta film bitse bile bu devam eder. Bu büyüleyici bir şey. Mesela benim hala Star Wars oyuncaklarında gözüm var. Eğer biri bana doğum günümde bir ışın kılıcı hediye ederse sevinçten havalara uçarım.''

Cosmogirl Posteri.


Cosmogirl Eylül ayı dergisinde Taylor,Kristen ve Robert posteri veriyor.

Edward'a Bürünmek Zor.


Robert: ''Bir tane daha Alacakaranlık filmi çekemezdim. Her seferinde o karaktere tekrardan bürünmek gittikçe daha zor bir hal alıyordu, sürekli kendimi tekrarlıyormuşum gibi hissediyordum.''

- El Pais (İspanya) Dergisi Röportajından (Ağustos 2013)

HeyGirl'de Robert Posteri.


HeyGirl Eylül Ayında Robert Pattinson Posteri Var!

Maps of the Stars Çekimlerinden.



Ağustos 2013

27 Ağustos 2013 Salı

InStyle Almanya Röportajı



  Robert Pattinson, Alacakaranlık'ın yıldızı ve Dior Homme kampanyasının yeni yüzü, neden takım elbiselerini sadece bir kez giydiğini, parasını en çok neye harcamaktan hoşlandığını ve Bernadette'nin (...Bernie) neden kendisinin gerçek aşkı olduğunu anlatıyor.

Dior için akıllıca bir adım, Rob içinse imaj tazeleme fırsatı. Bir gençlik idolünden yetişkin bir adama dönüşüm. Beverly Hills Oteli'ndeki röportajımız esnasında hala dün akşamki Dior partisinden dolayı ayık olmadığını fark ediyorum. Üzerinde Nike spor ayakkabıları, kot pantolonu ve Acne marka gömleği var; şapkasını, sakallarını ve yanından ayırmadığı elektronik sigarasını da unutmayalım. Onu böyle bir ruh halinde sık sık görmüyoruz. Yalnızlığı biriyle beraber olmaya tercih eder mi? "Bu soruya verecek bir cevabım yok." diyor. Görünen o ki diğer sorulara verilecek cevabı var.

-Alacakaranlık'ı ardında bırakır bırakmaz Dior'a modellik yaparak bir sonraki jenerasyonu da peşinden koşturacak gibi görünüyorsun. Seks sembolü olarak görülme fikriyle artık barışık mısın?

(Gülüyor) Bu bilinçli bir adımdı. Şimdi artık daha da büyüdüm. Geçen yıla kadar hala bir çocuk gibi hissediyordum, kendime güvenim yoktu. Her şey birden bire olmaya başladı, sanırım çok şanslıydım. Egom da buna ayak uydurdu. Artık bir kariyer planım var.

-Neler yapmak istiyorsun?

'Anlaşılmaz' filmler yapmaya devam etmek istiyorum ama bu bağımsız filmlere maddi katkı sağlamak adına gözden uzak olmak da istemiyorum. Alacakaranlık'tan sonra bir başka büyük stüdyo filmi yapabilirdim tabii ama Dior'un daha klas bir adım olduğunu düşündüm. Daha önce gerçek anlamda erkeksi ve erotik bir karakter hiç canlandırmamıştım.

-Bir yıllık bir ara verebilirdin ya da Londra'ya dönebilirdin.

Benim için Londra artık eski Londra değil. En son orada yaşadığımda, kendi dairemdeydim ve bu altı yıl kadar önceydi. Şimdilerde neredeyse bütün arkadaşlarım New York'a taşındı. Sadece ailem orada kaldı.

-Dior seni modern çağın James Dean'i olarak sunuyor. Sen de hayatının her gününü son gününmüş gibi yaşayanlardan mısın?

Bir bakıma evet... Eğer yarın ölecek olursam, bu sorun olmaz. Çünkü kendimi hiçbir şeyden mahrum bırakmıyorum. Ama çok da heyecanlı bir hayatım olduğu söylenemez.

-Son zamanlarda yaşadığın en heyecan verici şey neydi?

Araba kullanırken emniyet kemeri takmamak!

-İddia ettiğin gibi kötü bir sürücüysen bu sayılabilir.

Artık daha iyi araba kullanıyorum, eskisi kadar panik yapmıyorum. Bu da muhtemelen benim yeni özgüvenimden kaynaklanıyor. Ya da trafikte çokça sıkışıp kaldığım içindir. Sanırım bütün korkularınızı unutmanız için yeterince sinirlenmeniz gerekiyor!

-Peki bir ünlü olarak hayatını kim koruyor?

Bir menajerim yok. Kendi başıma da 'Hayır' diyebiliyorum. Ama köpeklerim Bear ve Bernadette büyüyüp birer koruma köpeği oldular adeta. Evime yaklaşanları kovalıyorlar. Zaten evimde değerli hiçbir şey de yok, isterlerse koltuğumu çalabilirler ama (gülüyor).

-En büyük lüksün nedir?

Aslında en çok parayı uçak biletlerine harcıyorum. Los Angeles'tan Londra'ya 1. sınıf için bir uçak bileti 20 bin dolar. Ama iş bir kot pantolona 200 dolar vermeye geldiğinde bu çok fazla oluyor.

-Ama hala ünlü tasarımcıların takımlarını giymeyi seviyorsun.

Kesinlikle. Takım elbiselerimle garip bir ilişkim var; onları sadece bir defa giyiyorum ama onlardan ayrılmak da istemiyorum. Sanırım depoda binlerce takım elbisem olmalı.

-Bu durum kulağa fazla kibirli geliyor.

Ben hala bira içmeyi spor yapmaya tercih ediyorum. Ama görünüşümün benim markam olduğu gerçeğini kavramaya başladım. Bu markaya yapılacak her yatırım bana yeni bir iş imkanı sağlayacaktır.

-Yani kırmızı halıdaki görüntün konusunda bayan meslektaşlarının hissettiği baskıyı sen de mi hissediyorsun?

Sürekli panik atak geçiriyorum (gülüyor). Eğri duracağım korkusu ya da yanlış kıyafet seçimi konusunda fazlasıyla endişeniyorum. Stilistim Ryan Hastings de sorduğu tonlarca soruyla beni çileden çıkarıyor.

-Sürekli 'En İyi Giyinenler' listesinde olduğuna göre yaptıkların işe yarıyor gibi.

Bu konuda Ryan'a da teşekkür etmek lazım. Fakat son Alacakaranlık filminin galasında giydiğim Gucci takım elbiseyi ben bizzat tasarladım. Yeşil, balıksırtı desenli olan.

-Artık daha sık Dior kullanıyor olmalısın?

Tenimde kesinlikle kullanıyorum (gülüyor).

-Burnun koku alma konusunda hassas mıdır?

Evet. Etrafımdaki biri rahatsız hissettiğinde ve yalan söylediğinde bunun kokusunu alırım. Çok acımtırak bir koku.

-Hayatındaki ilk kız nasıl kokuyordu?

12 yaşındayken ki kız arkadaşım mı? Sabun ve çamaşır deterjanı kokuyordu. Çok garipti. Bence biraz kirli olmanın kimseye zararı olmaz...
 
Eylül 2013

El Pais (İspanya) Dergisi Röportajı



Seyirciyi cepte bilip asla o şekilde hareket etmeyişi üzerine: "Bir seyirciyi seyirci olarak görme yeteneğim yok benim. Benim gözümde hepsi özgün birer kişi ve kafamda onların her biriyle... diyalog kuruyorum. Bu imkansız bir durum."

Popüler oğlan tabirini bir kenara koyup kendine sağlam bir kariyer oluşturma hedefi hakkında: "Eğer her yıl Cannes'a gitme şansım olsaydı o filmden alacağım para umurumda bile olmazdı. Bütün filmlerimin o festivale gitmesini çok isterim."

'Cosmopolis'in diğer filmlerinden farklı oluşu üzerine: "Daha önce yaptığım hiç bir işe benzemiyordu ve ben de bunu çok sevdim."

Cronenberg'le tekrar bir araya geldikleri 'Maps to the Stars' hakkında: "Cosmopolis'ten daha etkin bir film ama bir Şiddetin Tarihçe'si (A History of Violence) olamaz tabii ki. Karanlık bir senaryoya sahip. Ben içinde komedi de olduğunu görebiliyorum ama bunu fark etmek için biraz sıradışı bir espri anlayışınız olmalı çünkü bir komedi değil. "

Sıradaki projelerinde biri de Werner Herzog yöneteceği 'Queen of the Desert'. Yazar/yönetmenlerin filmleri özellikle mi ilgini çekiyor?

Dahi insanlarla çalışmak istiyorum. 17 yaşındayken hazırladığım favori filmler listemi yeniden düzenliyorum. Werner'la ilk tanıştığımızda biraz sohbet etmiştik iki hafta sonra bana Arabistan'lı Lawrence rolünü teklif etti. Bu yıl sonunda çekimlere başlamayı planlıyoruz.

2013'te hiç yeni filmin olmadı. Fakat rol yağmuru devam ediyor. Bir modern western hikayesi olan 'The Rover'ın çekimleri için Avustralya'nın tozlu kasabalarında kan ter içinde sineklerle boğuştun. Bu çok da çekici olmasa gerek.

Çekimleri çölde yaptık. Karakterim dişini kırıyor, yaralanıyor ve çamura bulanıyordu. Sette kimse seksi görünme çabası içerisinde değildi yani Alacakaranlık'ın tam tersiydi. Daha önce filmlerde üstsüz olmaktan çok utanırdım ama bu filmde neredeyse hiç giyinik değildim.

Bu da bir adım sayılır...

Evet! Bundan sonra artık hep üstsüz dolaşacağım!

Saçlarını kestirdiğin için hayranların üzgün olmalı.

Saçlarım kendime özgü bir şeydi ama bu durum tamamen tembellikten kaynaklanıyordu. Berbere gitmiyorum çünkü saç tıraşına para vermek istemiyorum. Film çekeceğim zaman zaten icabına bakıyorlar.

Yani kendine bakım yapmıyor musun?

Daha fazla yapmam lazım. Mesela dün oturup kırışıklıklar ve beyazlayan saçlar üzerine düşündüm.


Kendisi bunu saklamıyor, Pattinson daha az yakışıklı görünmek için adeta çaba harcıyor. Bu açıdan biraz Brad Pitt'e benziyor. Dior Homme'un fotoğrafçısı Nan Goldin için de bu mükemmel bir malzeme. Hayatın karanlık yanlarını ölümsüzleştirmekle ünlü fotoğrafçı onun asimetrik duruşunu ön plana çıkararak olduğundan yaşlı görünmesini sağlıyor.
Dün basın konferansında artık daha olgun hissettiğini itiraf ettin. Ne anlamda bir olgunluk bu?


Bu his 8 ay kadar önce 27 yaşıma girdiğimi hissettiğim zaman başladı. Yıllardır kendime göre olgunca kararlar veriyordum. Bunun için aileme de danışabilirdim ama onların da bana söyleyecek bir şeyi olmazdı. Neyse ki artık bu konuda çok daha rahatım.

Edward Cullen'ı 5 yıl boyunca canladırdın, yani insanların ilgisini çekmen için fazlasıyla yeterli bir süre. Vampirliğe ve Efsane'nin sana sağladığı istikrara veda etmek zor oldu mu?

Ama ben bir tane daha Alacakaranlık filmi çekemezdim. Her seferinde o karaktere tekrardan bürünmek gittikçe daha zor bir hal alıyordu, sürekli kendimi tekrarlıyormuşum gibi hissediyordum.

Ön yargılarla nasıl başa çıkıyorsun? Gençlik filmlerinde rol almak sürekli aynı tarz rol teklifleri ve daha az zeki görünmek demek.

Büyük bütçeli seri filmlerden sonra kendine bir kariyer çizen aktörler zeki adamlardır. Alacakaranlık gibi filmler ise sadece sürekli çalışmak değil aynı zamanda da aklınızı kaçırmaya engel olmanız anlamına da gelir. Edward genç biriydi ve liseye gidiyordu. İnsanlar benim de bir liseli olduğumu sanıyordu oysaki projeye başladığımızda ben 21 yaşındaydım.

Özel hayatın hakkında konuşmaktan hoşlanmıyorsun ama sen bir gençlik idolü ve bir dünya markasısın. Bu şöhretle nasıl baş ediyorsun?

Hayat seçimler üzerine kuruludur. Bu işi ben kendim seçtim ama aynı zamanda özel hayatımı profesyonel hayatıma karıştırmamak da benim kararım. Bu seçim benim bazı konuları takıntı haline getirmemi engelledi. Medya için var olmadığım biri gibi davranmıyorum ya da insanlar gerçekten beni tanısın diye uğraşmıyorum. Eğer bunları yaparsam kafayı yerim.

Losyon benzeri şeyler kullanmıyorsun. Fakat alışveriş yapmak ve stil yaratmaktan hoşlanıyorsun, en azından Alacakaranlık'ta Edward'ı sen yarattın.

Alacakaranlık çekimleri Kanada'da yapılıyordu ve çekimlere daha iki hafta vardı. Zaman geçirmem gerekiyordu bu yüzden alışverişe gittim ama hiç param yoktu. Böyle olunca ben de hoşlandığım kıyafetleri giyip resmimi çekiyor ve yapımcılara 'Bence Edward bu kot pantolonları giymeli' diyordum. Pek çoğu işe yaradı ve kıyafetlerimi bana yapımcı stüdyo satın aldı.

Dior reklamındaki tarzın bize Jean Paul Belmondo ile Steve McQueen'i anımsatıyor. O estetikliği sevdin mi?

Ben çok pratik biriyimdir. Basit kıyafet seçimleri yaparım, bir hafta boyunca ne giyecekseniz o. Fakat marka reklamlarında her şey mükemmel olmak zorunda ve bizim arayışımız da dayanıklı bir estetiklikti. Çekimler için çok fazla kıyafet seçeneğimiz vardı fakat ben sürekli aynı şeyi giyip duruyordum. Neredeyse bir ceketi mahvedecektim. Ama farklılık yaptım, gömleğin altına tişört giydim. Bunun çok 50'li yıllara özgü ve maskülen durduğunu düşünüyorum. Fakat Fransa'da bu şıklığın tam tersi diye yorumlanıyor ve hiç hoş karşılanmıyor.

Eminim o da trend olacaktır. En sevdiğin dönemler 50'ler ve 60'lar mı?

Evet. O dönemlerin pratik ruhunu seviyorum. Takım elbiseler tıpkı üniforma gibi görünüyordu. Burada önemsiz şeylerin avukatlığını yapmıyorum yani.

Bir keresinde bir kızla 10 dakika geçirmek yerine onunla 10 yıl geçirmeyi tercih edeceğini söylemiştin.
Hala aynı şekilde düşünüyorum ama bu tabii ki karşımdaki kişiye de bağlı.

Dior reklamına çok fazla katkın oldu. Eğer bir gün yönetmenlik ya da yapımcılık işine girersen hangi tür filmler yaparsın?

Yönetmen olarak bakış açım çok farklı olurdu. Benim hayalim büyük bütçeli bir film çekmek. Mesela bir bilim-kurgu filmi.

Bilim kurgu türündeki en favori filmin hangisi?

Blade Runner ve Star Wars (Yıldız Savaşları). Bilim kurgu türünü ve o türde yaratılan dünyaları çok seviyorum. Çocukken The Empire Strikes Back izleyip kendinizi karakterlerle bütünleştirip, onlardan biri olduğunuza inanırsınız hatta film bitse bile bu devam eder. Bu büyüleyici bir şey. Mesela benim hala Star Wars oyuncaklarında gözüm var. Eğer biri bana doğum günümde bir ışın kılıcı hediye ederse sevinçten havalara uçarım.

Şimdi seni böyle kafanda şapkayla görünce bir zamanlar okulda rap grubun olduğu fikrine kapıldım.

(Gülüyor) Evet vardı. Özel bir okulda okudum, arkadaşlarım ve ben her gün şarkı söylerdik. Ben takıntılıydım, sınıfta bile rap şarkılar yazardım. 15 yaşından 17 yaşıma kadar bu konuyu fazlasıyla ciddiye aldım. Halen de çok seviyorum, bir gün bir albüm kaydetmeyi çok isterim.

Oynadığın filmlerin çoğu kitap uyarlamaları, edebiyattan hoşlanır mısın?

Eskiden çok okurdum. Ama artık pek odaklanamıyorum. Rus yazarlar ve içinde hiç umut barındırmayan karanlık hikayeler favorim.

Yani o zaman ya nostaljiksin ya da pesimist?

Hayır. Neden o tarz hikayeleri sevdiğimi ben de bilmiyorum. Ama seviyorum. Geçtiğimiz gün James Joyce'un Dubliners/Dublinliler'ini tekrar okudum. Favorim olan A Painful Case'i* de bir arkadaşıma önerdim. Bana hayatında okuduğu en depresif hikaye olduğunu söyledi. Bu çok hoşuma gitti. O hikayelerde öyle bir şey var ki kendimle bağlantı kurmamı sağlıyor ve bu durum beni mutlu ediyor.

*James Joyce'un Dublinliler kitabında yer alan öykülerden biri.

-Ağustos 2013

6 Ağustos 2013 Salı

Robert'ın Ziyareti.


29 Temmuz'da Rob arabasını Kristen'ın evinin önüne park ederken görüldü.

X17 Online Fotoğrafçısı: ''Rob, Kristen'ı ziyarete giderken gergin görünüyordu. Hiç kimsenin onu görmemesi için sağduyulu olmaya çalışıyordu."

Speak Filmi Çizgi Roman Oluyor



Kristen'ın 2004 yılındaki Speak filminin 2016 yılındı çizgi romanı çıkacakmış. 

Speak'ın Konusu: Lise öğrencisi Melinda Sordino'nun trajik öyküsü çevresinde gelişen olaylar onun yeni bir sınıfa başlamasıyla gelişiyor. Zaman zaman olan geçmişinden kesitlerde üst sınıflardan bir öğrencinin tecavüzüne uğraması ile nasıl bir karakter değişimine uğradığı vurgulanıyor. Eskiden neşeli ve başarılı bir öğrenci olan Melinda'nın çöküşü, arkadaşları, öğretmenleri ve ailesiyle olan ilişkiler planında gözler önüne seriliyor.

Hikayenin Yazarı Anderson: ''Bir süre sonra Speak için bir çizgi roman yapmak istedim. Bir keresinde grafik romanın ne kadar popüler olmaya başladığını fark ettim ve Melinda'nın sanat yoluyla sesini bulduğu göz önüne alındığında, romanın bu şekilde anlatılması oldukça mükemmel görünüyor.''